29 Aralık 2007 Cumartesi

ÇİM ALANI OLUŞTURMAK

ÇİM ALANI OLUŞTURMAK

1- Çim alanı yapılacak toprağa, 5 m2 için 1 çuval hayvan gübresi konur.

2- Toprağı 15-20 cm derinliğide bellenir,çapalanır. Gübre iyice karıştırılır.

3- Bir hafta boyunca sulanır. Çıkan otlara herbisit (bitki öldürücü ilaç) atılır. Veya elle köklerinden sökerek temizlenir.

4- Mümkünse toprağın asitliği ölçülür.

Asitlik ölçmek için:

a- Laboratuar malzemesi satan bir dükkandan pH metre alınır.

b- Bir miktar toprak, saf suyla karıştırılır.

c- pH metre bu karışıma konur

5- Asitlik 6'dan az ise toprağa yanmış kireç veya dolomit karıştırılır. 7'den yüksek ise hayvan gübresi daha bol konur, sulama sık yapılır.

6- Tohum ekilecek yer 25 kg'lık bir silindirle düzlenir. Amaç toprağı düzlemektir. Başka malzemeler de kullanılabilir.

7- m2 başına 50-100 g çim tohumu atılır.

8- Üzerleri 0,5-1 cm kalınlığında toprak ile kapatılır. (Dikkat: Bu toprak kalın olursa çıkış kötü olur. İnce olursa tohumlar kurur)

9- Çim gübresi atılır (Dikkat: Bu bir suni gübredir. Suni gübreler 5-5-3 veya 15-15-15 şeklinde adlandırılır. Çim gübresindeki ilk sayı en büyük olmalıdır. Örnek: 15-10-5 Son sayı sıfır olabilir)

10- Tohumlar çimlenene kadar toprak nemli tutulmalıdır. Bu amaçla sık sulama yapılır. Çimlenmeden sonra sulama sayısı azaltılıp, sulama süresi arttırılabilir. (Sulama zamanını belirlemek için: Elinizi toprağa değdirin. Nemli değilse sulayın)

11- 6 hafta kadar çimleri biçmeyin. Sonra (yazın) her 15 gün veya ayda bir çimlerinizi biçebilirsiniz. Kışın biçim gerekmez.

Bahçe ile ilgili kitap önerilerimiz:
KULLANILACAK TOHUM TÜRÜ

Ege ve Akdeniz için en uygun çim türü Festuca Rubra'dır. Toprağı tam kaplar, tuzluluğa, kuraklığa, hastalıklara, çiğnenmeye dayanıklıdır. Sadece Festuca Rubra kullanabilirsiniz. Tek tür kullanırsanız çimleriniz aynı renk olur ve hoş gözükür. Ancak her zaman karışımlar daha başarılı ve kolaydır. Çünkü toprağı ve güneşi tam kullanırlar.

Dünyanın en iyi çimi ise lollium perenne'dir. Her ne kadar Ege ve Akdeniz Bölgesine pek uygun değilse de mutlaka karışımlara girmelidir.

Poa pratense ise soğuk bölgelere uygundur ancak çiğnenmeye çok mukavimdir.

Bermuda çimi ise sıcağı ve kurağı sever. Çiğnenmeye dayanıklıdır. Ancak kışın soğukta sararır. Gölge alanlarda gelişmez. Tam güneş almalıdır.

Bu bilgiler ışığında çim alanlarınızı oluşturacak çim karışımları yapabilirsiniz. Piyasalardaki hazır karışımları da alabilirsiniz ancak yukarıdaki bilgilere dikkat edin. Her türlü sorunuzu bize sorabilirsiniZ

6 Aralık 2007 Perşembe

MEYVESİ YENİLEN SEBZELERİN YETİŞTİRİCİLİĞİ
( DOMATES , BİBER, PATLICAN, BAMYA )

Bu dersimizden itibaren sebze türlerini ayrı ayrı incelemeye başlayacağız. Sebzelerin istediği iklimi, toprağı, gübreyi~suyu ve bakım işlerini göreceğiz. Kısacası sebzeler bizden ne istiyorlar? bize ne veriyorlar?

Sebzecilikte amacımız birim alandan en yüksek verimi ve en kaliteli ürünü elde etmektir. Bunları ancak bilinçli yapılan bir üretim sonucu elde edebiliriz.

Domates, Biber, Patlıcan'dan başlayalım.

DOMATES, BİBER VE PATLICAN

Yazlık sebzeler grubunda yer alan domates, biber ve patlıcan ılık iklimlerde bir yıllık, tropik iklimlerde ise birkaç senelik kültür bitkileridir. Aralarında yetiştirme tekniği bakımından bazı farklar bulunmakla beraber genelde yetiştiricilikleri aynıdır. Domates bunlar içinde en fazla kullanım alanı bulunan bir sebzedir.

ILIK VE SICAK IKLİMİ SEVERLER

Her üç sebze türü de ılık ve sıcak iklim sebzesidir. Yetiştirme devresinde sıcaklığın en az 15°C olması gerekmektedir.

DOMATES VE PATLICAN ZENGIN TOPRAK ISTER

Domates ve patlıcan seçici olmamakla beraber süzek, organik maddece zengin, kumlu ve kumlu-tınlı topraklarda en iyi gelişmeyi gösterir. Patlıcan fazla yüksek toprak sıcaklığına gereksinme gösterdiğinden üretim yapılan topraklar çabuk ısınabilir olmalıdır.





BİBER AĞIR-KILLİ TOPRAĞI HİÇ SEVMEZ

Biber diğer iki türe göre toprak özelliği yönünden daha seçicidir. Ağır killi ve su tutan topraklar ile tamamen kumlu topraklar uygun değildir. Toprağın su tutma kapasitesi iyi ve çabuk ısınabilir özellikte olmalıdır.

Domates için uygun toprak pH'sı : 5-7,5
Biber için " " " : 5,4-6,8
Patlıcan için " " " : 5,5-6,7’dir.

MÜNAVEBE GEREKLİDİR

Domates, biber ve patlıcan aynı familyaya bağlı olduklarından hastalık, zararlıların o toprağa yerleşmesi ve hep aynı besin maddelerinin tüketilmesi toprağın bu yönde zayıf kalmasına neden olduğundan, bu sebze türleri arka arkaya aynı tarlada yetiştirilmemelidir. Bu nedenle 4-5 yıllık bir münavebe gerekir. Bu 5 yıl içinde bir defa da hububat ekilerek tarlanın dinlendirilmesi yetiştiriciliği olumlu yönde etkiler. Bu mümkün olmadığı taktirde en az 3 yıllık bir münavebe şarttır.

DOMATES İÇİN MÜNAVEBE BITKİLERİ!

Domates için en iyi münavebe bitkileri ıspanak, marul, havuç, fasulye, bezelye ve kerevizdir. Münavebe planının uygulanması zararlı ve hastalık problemlerini azaltmada etkili bir yoldur.

ÖNCE TARLAYI HAZIRLAYALIM

Her üç sebze türünün yetiştiriciliğinde; tarla sonbaharda derince sürülür ve ilkbahara kadar tezekli olarak bırakılır. İlkbaharda dikimden önce toprak tavında iken 20 cm derinlikte pullukla tekrar sürülür. Diskaro geçirilir, gerekirse rotavatörle de işlenerek toprak dikime hazırlanır.




ÇİFTLİK GÜBRESİ ŞART!

Gübreleme toprağın yapısına ve içerdikleri besin maddelerine göre değişmekle beraber her üç sebze türü içinde sonbaharda derin sürümden önce dekara 3-4 ton yanmış ahır gübresi verilmelidir.

TİCARİ GÜBREYİ TOPRAK ANALİZİNE GÖRE UYGULA!

Gübrelemeden önce toprak analizleri yaptırmak ve bu sonuçlara göre gübreleme yapmak gerekir. Bu türler için çok değişik gübre tavsiyeleri. bulunmakla beraber bizim çiftçilere tavsiye ettiğimiz ticari gübreleme şekli şöyledir.

40 kg N'lu gübre (1/3'ü %21'lik Amonyum sülfat)
(2/3'ü %26'lık Amonyum nitrat)
60 kg %16-18'lik Süper fosfat,
20 kg %48-50'lik Potasyum sülfat.

GÜBRE
N : P : K = Azot : Fosfor : Potasyum = Dal : Döl : Bal
Azot: Dal oluşturur
Fosfor: Döl, çiçek ve meyve oluşturur
Potasyum: Bal, meyve kalitesini oluşturur.

GÜBRE UYGULAMA ZAMANINA DİKKAT!

- Süper fosfatın tamamı ilkbaharda sürümden önce pulluk altına verilmelidir.
- Potasyum sülfatın 2/3'ü ile Azotlu gübrenin 1/3'ü Amonyum sülfat olarak dikim ile birlikte verilmelidir.
- Potasyum sülfatın geri kalan kısmı ile Azotlu gübrenin 1/3'ü Amonyum nitrat olarak ilk meyve tutumunda,
- Azotlu gübrenin 1/3'ü de yine Amonyum nitrat olarak ilk hasattan sonra verilmelidir.



AZOT İKİ DEFA DA VERİLİR

Domateste bitkinin ilk gelişme devresinde bitki tarafından alınan azot miktarı oldukça düşüktür. Fakat bundan sonra hızlanır. Bu nedenle azotlu gübrenin bir kaç seferde verilmesi daha yararlıdır.

Biber üretiminde de fosfor ve potasyum meyve kalitesine ve erken verime etki eden faktörlerin başında gelir.
YETIŞTIRME ŞEKLİNE GELİNCE!

Her üç sebzenin fideleri de önceki derste öğrendiğimiz sıcak yastıklarda yetiştirilir. Bu türler özellikle toprak sıcaklığına karşı çok hassastırlar. İyi bir çimlenme için toprak sıcaklığı,
- patlıcanda 19°C'nin
- biberde 15°C'nin
- domateste ise 10-12°C'nin üstünde olmalıdır.

FIDE DIKIM BÜYÜKLÜĞÜ NASIL OLSUN?

- Domates için en uygun fide büyüklüğü 15-20 cm uzunluk ve bir kurşun kalem kalınlığını aldığı zamandır. Bu büyüklüğe uygun koşullarda 6 haftada ulaşırlar.
- Biber için en uygun dikim büyüklüğü, ilk çiçek tomurcuklarının görülmeye başladığı devredir. Bu büyüklüğe uygun koşullarda 9-10 haftada ulaşırlar.
- Patlıcan fideleri ekimden 7-10 hafta sonra dikim büyüklüğüne gelirler.

FIDEYI NE ZAMAN DIKELIM?

Marmara bölgesi için dikim zamanı 15 Nisan-15 Mayıs, Ege bölgesinde ise 10-30 Nisan tarihleri arasıdır. Orta ve Doğu Anadolu bölgelerinde ise dikim Mayıs-Haziran ayı içinde yapılır.

FIDE DIKIMI KARIK YAMACINA VEYA SIRTINA YAPILIR

Dikim karık usulü yapılmaktadır. Fideler karıkların sırtlarına açılan çukurlara yapılır. Dikimden hemen sonra fidelere bolca can suyu verilir. Açılan karıkların genişliğine göre değişmekle beraber domateste tek sıra, biber ve patlıcanda ise üçgen dikim tavsiye edilmektedir.

DİKİM MESAFELERİ FARKLIDIR

Sıra arası ve üzeri mesafeler her üç tür için farklıdır.
Domates sırık çeşitlerinde : 60 x 40 cm
" yer " : 135 x 30-50 cm
Biber çeşitlerinde : 50 x 50 cm, 60 x 40 cm
Patlıcan " : 60 x 75 cm'dir.

İKİ ÇAPA BİR SU DEMEKTİR

Dikimden 10-20 gün sonra ilk çapa yapılarak, kök boğazları toprak ile doldurulur. 1. çapadan 2-3 hafta sonra 2. çapa yapılır. Genellikle sulamadan sonra kaymak kırma, ot mücadelesi, toprağın havalandırılması açısından 1-2 çapa daha yapılır.
SULAMA İKLİM KOŞULLARINA BAĞLIDIR

Sulama karıklara su verilmesi yoluyla yapılır. Toprakta rutubetin iyi bir seviyede tutulmasını sağlayacak şekilde iklim koşulları (yağışlar) ve toprak karakteri dikkate alınarak 5-10 günde bir yapılmalıdır. Genellikle ilk meyveler görülünceye kadar sulamadan kaçınılmalıdır. Havalar çok kurak giderse bir iki kez fazla olmamak koşuluyla su verilebilir. Domateste çok sık sulama verimi arttırmakta, ancak tadında bir azalmaya neden olmaktadır.

BIBER SUYU ÇOK SEVER

Özellikle biber suya karşı çok hassastır. Biberde sulama muntazam aralıklarla ve taşırmadan yapılmalıdır. Suyun göllendirildiği yerlerde solgunluk hastalıkları artmaktadır
SIRIK DOMATES HEREĞE SARDIRILIR

Sırık domates çeşitleri bu bakım işlemleri yanında sırığa ihtiyaç gösterdiklerinden diğer bazı bakım istekleri ~de vardır. Sırık domates bitkileri 30-35 cm kadar boylandığında bitkinin kuzey tarafına 10 cm kadar uzağına herek toprağa sıkıca yerleştirilir ve dipten itibaren ikinci ve üçüncü yaprağın dibinden rafya ile ∞ işareti şeklinde bağlanır. Bu bağlama işlemi bitkiler boylandıkça her 30-35 cm'de bir tekrarlanır.

BUDAMA SEBZECİLİKTE DE UYGULANIR

Sırık domates çeşitlerinde budama kaliteli ürün elde etmek için şarttır. Tarla şartlarında budama, koltuk alma şeklinde uygulanır. Koltuk alma, bitki gövdesi ile ana yaprakların birleştiği yerden, yeni sürgünlerin koparılması işlemidir. Her 15 günde bir koltuk alma işlemine devam edilir.
İLAÇLAMA (ÇİN EN YAKIN TARIM TEŞKİLATINA DANIŞIN!

Hastalık ve zararlılarla mücadele Zirai Mücadele teşkilatlarının önerileri ışığında yapılmalıdır.

DOMATES FARKLI OLUM DEVRELERİNE GÖRE HASAT EDİLİR

Domateslerde hasat, çeşidin erkenciği, yetiştirme şartları ile gönderilecek pazarın uzaklığına göre değişik olum devrelerinde yapılır. Hasat, yakın pazar için tam olum, uzak pazarlar için pembe veya yeşil-pembe olum devresinde yapılmalıdır. Domates hasadında meyve avuç içine alınarak, sapı etrafında hafifçe döndürülmek suretiyle saplı veya sapsız olarak zedelenmeden koparılmalıdır. Domatesler alçak boylu ambalaj kaplarına en fazla iki sıra halinde ve fazla sıkıştırılmadan yerleştirilmelidir.

HASAT ZAMANINA DİKKAT!

Biber ve patlıcan hasadında meyveler esas büyüklüklerini aldıktan sonra, meyveler zedelenmeden saplı olarak hasat edilmelidir.
Biber ve patlıcan hasadında gecikme olursa meyveler kartlaşır, biberlerde kızarma, patlıcanlarda ise renk açılması olur ve çekirdekleri sertleşerek pazar kalitelerini kaybederler.

MEYVESİ YENEN SON SEBZE BAMYA

Bamya ülkemizde belli yörelerde, genellikle belli köy çeşitleriyle yetiştiriciliği yapılan geleneksel bir sebze türüdür. Ekimi, ot temizliği ve hasadının fazla işgücü istemesi nedeniyle nispeten küçük alanlarda ve çoğunlukla kalabalık ailelerce yetiştirilmektedir. Hafif eğimli ve oldukça verimsiz topraklarda susuz olarak yetiştirebildiği için üreticiye bu yönden kolaylık ve ekonomi getirmektedir. Bunun yanısıra bamyanın bahçe ziraatı şeklinde sulu ziraatı da yapılmaktadır.

SICAK İKLİM SEBZESİDIR

Bamya bir sıcak iklim sebzesi olduğundan hava sıcaklığı 16°C toprak sıcaklığı da 15°C'nin üzerine çıkmadan ekime başlanmaz.

TOHUM EKİM ZAMANI BÖLGELERE GÖRE DEĞİŞİR

Ekimde toprak rutubeti çok önemlidir. Ekim tarihi hava ve toprak sıcaklığına ve toprağın tavına göre belirlenir ve belirli bir yöre için genellikle 15-20 gün sürer.
- Marmara bölgesi için ekim zamanı 25 Nisan günlerinde başlar, yaklaşık 1 ay sürer.
- Ege ve Akdeniz bölgelerinde ekimler yöre şartlarına göre Ocak- Mart gibi geniş bir periyotta yapılır.
- Orta Anadolu iç bölgelerimizde ise genellikle mayıs ayı içinde tohum ekimi gerçekleştirilir.
TOHUMU EKİM ÖNCESİNDE ISLAT

Bamya tohum ekimi ile yetiştirilir, fide üretimi ve örtü altı yetiştiriciliği söz konusu değildir. Ekim derinliği yaklaşık 2 cm'dir. Bamya tohumlarında çimlenme zorluğu ve düzensizliklerine sık rastlanır. Bunun için en uygun ve ucuz yol tohumları 12 saat suda bekletmektir. Çoğunlukla akşamdan ıslatılan tohumlar sabah ekilir. Bu yöntem düzensiz çıkışları önlediği gibi, çıkışları en azından 2-3 gün öne alır.

TOHUM EKİM MESAFELERİ DEĞİŞİKTİR

Bamya ziraatında uygulanan ekim mesafeleri iklim ve çeşide göre büyük farklılıklar gösterir.
- Sıcak ülkelerde uygulanan 100 x 25 ve 100 x 50 cm'lik ekim mesafeleri bizde ancak Akdeniz bölgemizde uygulanabilir.
- Ege bölgesinde uygulanacak ekim mesafeleri sıra arası 40 cm, sıra üzerleri 15-20 cm'dir.
- Ancak Yalova ve İstanbul yöresindeki susuz koşullarda yapılan Sultani bamya yetiştiriciliğinde mesafeler biraz daha dar tutulur. Bu yetiştiricilikte sıra araları 30-35 cm olup, her 6-7 sırada bir 50-60 cm'lik bir yol bırakılır, sıra üzerleri de kullanılan çeşidin gelişme kuvvetine göre 10, 12, en çok 15 cm olarak ekilir.
- Balıkesir gibi bodur sayılabilecek çeşitlerde sıralar arası 30-35 cm yeterli olmakta, sıra üzerleri de 15 cm'den daha az tutulmamalıdır.

SEYRELTME VE OT TEMIZLİĞI

Ekimden 2-3 hafta sonra seyreltme yapılır ve hemen arkasından ilk ot temizliğine başlanır.

İlk ot temizliğinden sonra sulu tarımda ilk sulama yapılır. Bitkiler 15-20 cm boy aldıklarında ikinci ve bundan 2-3 hafta sonra üçüncü çapa yapılmalıdır. Ot kesafetine göre çapaya devam edilir veya bırakılır. Bundan sonra dal ve yapraklar sıraları tamamen doldurur, çoğunlukla çapaya gerek kalmaz, sulama yapılıyorsa sulamaya devam edilir. En çok uygulanan sulama sistemi karık usulüdür. Özellikle ilk dönemde yağmurlama da yapılabilir.

KÜLLEME HASTALIĞINA DİKKAT

Hastalık ve zararlıları sürekli gözlemek gerekir. Susuz tarımda daha az problemle karşılaşılır. Afit görülürse ilaçlı mücadele yapılır. Külleme yapraklar temizlenerek kültürel önlem almak daha ucuz ve pratiktir. Gerekirse ilaçlama yapılır. Önemli bir husus da nematodlu tarlalara bamya ekmemektir.

DEKARA ORTALAMA 1.5 KĞ TOHUM EK

Bamya yetiştiriciliğinde dekara atılacak tohum miktarı ekim mesafesi ve çukurlara atılacak tohum sayısına bağlı olarak 1.0 - 2.0 kg olarak hesaplanır.

TOPRAK ANALİZİNE GÖRE GÜBRELEME

İyi bir gübreleme yapmak isteniyorsa toprak analizi gerekir. Kıraç arazilerde 4-5 yılda bir aynı araziye bamya ekiliyorsa gübreleme yapılmayabilir veya ekim öncesi 25-30 kg/da fosforlu gübre yeterli olabilir. Sulu tarımda her yıl veya 2 yılda bir bamya ekilen bir tarlaya 5:10:5 veya 4:12:4 NPK oranları üzerinden dekara 20 ila 50 kg karışık gübre verilir. Bir yıl önce fosforlu gübre verilmişse fosforlu gübreye gerek yoktur. Yapılan bir araştırma ilk meyvelerden hemen sonra düşük miktarda (3.5-5.0 kg/da) atılan azotlu gübrenin bitkinin sürgün-çiçek dengesini düzenlediği ve verimi artırdığı görülmüştür
HASAT ZOR VE ZAHMETLIDIR

Ekimden ortalama 60 gün sonra başlayan hasat hergün yada gün aşırı yapılır ve 3,5-4 ay devam eder. Bamya hasadı oldukça zor ve zahmetli bir iştir. Bunun sebebi meyveleri küçük olması ve sap, yaprak ve meyvelerdeki tüylerin dibinde kaşındırıcı bir madde bulunan bezelerdir. Bu yüzden bamya hasadında toplayıcılar ellerine eski bir eldiven takarlar veya bez sararlar.

HASAT ZAMANI ÇEŞİTLERE GÖRE DEĞİŞİR

Bamyaların en elverişli hasat zamanı, o çeşidin meyvelerinin tüketici tarafından sevilen ve kabul edilmiş büyüklüğe geldiği zamandır. Örneğin sultâni bamyalarda boyları 3,5-7,0 arasındaki meyveler toplanır. Daha kısa ve daha uzunları istenmez. Hasat gecikirse meyveler süratle irileşir, sertleşir ve çekirdeklenir.
HER GÜN HASAT

Ülkemizde bamya hasadında erkekler kadar kadın ve çocuklar da çalışır. Sağlıklı ve çalışkan bir işçi günde 15-20 kg kadar bamya toplayabilir. Bamya çok verimli bir bitki olduğundan her toplamadan sonra yenileri süratle gelişir. Bu yüzden hergün ya da gün aşırı hasada önem göstermek gerekir.


DEKARDAN BİR TON ÜRÜN

Ülkemizde üreticilerimizin bamyadan aldıkları verimler ortalama olarak 500-750 kg arasında değişir. Ancak yeni ıslah edilen Akköy- 41 ve Kabaklı-11 sultâni bamya çeşitleri iyi yetiştirme ve hasat şartlarında 1/ton/dekar'ın üzerine çıkmaktadır. Söz konusu çeşitler Marmara bölgemiz başta olmak üzere, özellikle serin bölgelere tavsiye edilebilir.

.

.

13 Kasım 2007 Salı

BAKLANDA ORGANİK TARIM

OSMANELİ TARIM FUARI

POLATLI TARIM MÜZESİ

--ORGANİK TARIM

Tarımsal üretimde kullanılan kimyasalların (ilaç, gübre gibi) olumsuz etkilerinin insan ve toplum sağlığı üzerindeki zararları artarak kendini hissettirmeye başlamıştır. Tüm bu olumsuz etkilerin ortadan kaldırılması amacıyla kimyasal gübre ve tarımsal savaş ilaçlarının hiç ya da mümkün olduğu kadar az kullanılması, bunların yerini aynı görevi yapan organik gübre ve biyolojik savaş yöntemlerinin alması temeline dayanan Ekolojik Tarım Sistemi geliştirilmiştir. FAO ve Avrupa Birliği tarafından konvansiyonel tarıma alternatif olarak da kabul edilen bu üretim şekli değişik ülkelerde farklı isimlerle anılmaktadır. Almanca ve Kuzey Avrupa dillerinde “Ekolojik Tarım”, Fransızca, İtalyanca ve İspanyolca’da “Biyolojik Tarım”, İngilizce’de “Organik Tarım” Türkiye’de ise "Ekolojik veya Organik Tarım" eş anlamlı olarak kullanılmaktadır.



Başa Dön

Organik Tarımın Amacı



Ekolojik sistemde hatalı uygulamalar sonucu kaybolan doğal dengeyi yeniden kurmaya yönelik, insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içermekte olup, esas olarak sentetik kimyasal tarım ilaçları, hormonlar ve mineral gübrelerin kullanımını yasaklaması yanında, organik ve yeşil gübreleme, münavebe, toprağın muhafazası, bitkinin direncini artırma, doğal düşmanlardan faydalanmayı tavsiye eden, bütün bu olanakların kapalı bir sistemde oluşturulmasını öneren, üretimde sadece miktar artışının değil aynı zamanda ürün kalitesinin de yükselmesini amaçlayan alternatif bir üretim şeklidir.



Son yıllarda gerek tarımsal ilaçların, gerekse gübrelerin bilinçsizce kullanımı bitkisel üretimde artışın yanında kalitesiz ve insan sağlığını tehdit edecek ürünlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Toprağın derinlerine sızan fosfor ve nitrat tatlı su kaynaklarına ulaşmakta bu da insan, evcil hayvan ve yaban hayatı açısından ciddi problemlere yol açmaktadır. Ayrıca kimyasal tarım ilaçları toprakta birikmekte, bitki sağlığını olumsuz yönde etkileyerek ekolojik dengeyi bozmaktadır.



Bu olumsuz koşullar karşısında gelir düzeyi yüksek olan ülkeler başta olmak üzere birçok ülkede bilinçlenerek örgütlenen üretici ve tüketiciler, doğayı tahrip etmeyen yöntemlerle insanlarda zehirli etki yapmayan tarımsal ürünleri üretmeyi ve tüketmeyi tercih etmişler. Bu amaçla yeni bir üretim tarzı olarak Ekolojik veya Organik Tarım ortaya çıkmıştır.



Bu çerçevede ekolojik tarım hatalı uygulamalar sonucu kaybolan doğadaki dengeyi yeniden kurmaya yönelik, toprağın verimliliğinde devamlılık sağlayan biyolojik mücadele ile hastalık ve zararlıları kontrol altına alarak, insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içeren, sentetik kimyasal gübre ve ilaçların kullanımını yasaklayan, organik ve yeşil gübreleme, ekim nöbeti ve toprak muhafazasını tavsiye eden, her aşaması kontrol altında olan elde edilen ürünün sertifika ile belgelendiği bir üretim şeklidir.



Tanımdan da anlaşıldığı gibi ekolojik tarım bir ürünün ekim veya dikiminden sonra hiçbir uygulama yapılmadan kendi haline terkedilmesi veya eskimiş bir işletmecilik şekline dönüş değildir. Aksine geleceğin ihtiyaçlarına yönelik görüşlere dayanan, dikkat, bilgi ve özveri gerektiren bir tarım şeklidir.





Organik Tarım; üretimde kimyasal girdi kullanmadan, üretimden tüketime kadar her aşaması kontrollü ve sertifikalı tarımsal üretim biçimidir. Organik tarım, eko sistemde hatalı uygulamalar sonucu kaybolan doğal dengeyi yeniden kurmaya yönelik, insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içermektedir.



Her türlü sentetik, kimyasal ilaçlar ve gübrelerin kullanımının yasaklanması yanında organik ve yeşil gübreleme, münavebe, toprağın" muhafazası, bitkinin direncini artırma, parazit ve predatörlerden yararlanmayı tavsiye eden bütün bu üretim tarzında üretimde miktar artışı değil ürünün kalitesinin yükseltilmesini amaçlanmaktadır. Günümüzde sadece organik tarımla toprak ve su kaynakları ile havayı kirletmeden, çevre, bitki, hayvan ve insan sağlığını korumak mümkün olmaktadır.



Başa Dön

Organik Tarımın Gerekliliği



Çevrenin, doğal kaynakların korunması ve bozulan ekolojik dengenin yeniden tesisi, sürdürülebilir tarım, toprağın yaşatılması, flora ve faunanın korunması biyolojik çeşitliliğin devamı ve kimyasal kirlilik ile zehirli kalıntının da sonlandırılması temel amaç olmuştur. Günümüzde tüm dünyada çevrenin, insan ve toplum sağlığının korunması konusunda ülkelere göre farklı düzeylerde olmakla birlikte büyük gelişmeler meydana gelmiştir.



Bugün konvansiyonel tarımın üretim artışına yönelik aşırı miktarda sentetik ve kimyasal girdi kullanımı sonucu çevre kirliliği önemli boyutlara ulaşmıştır. Tarım yarattığı kirlilik doğal dengenin bozulmasına neden olurken çevre kirliliği ve besin zinciriyle tüm canlılara ulaşabilen hayati tehlikeye de yol açmaktadır.



Doğal dengenin bozulmasına örnek olarak, toprağın erozyona uğraması ile toprak kayıplarındaki nispi artışlar, toprakta organik madde ve humus yokluğu nedeniyle toprak mikroorganizma hayatının tahribi, toprak profilinde A horizonunun kaybı ve mineral toprak profilinin kaybı ve benzeri olayları gösterilebilir. Sürekli monokültür, münavebenin gereği gibi yapılmaması söz konusu ürünlere zarar veren hastalık ve zararlıların aşırı çoğalmalarına neden olmuştur. Mücadele etmek için bilinçli olarak kullanılmayan sentetik kimyasal pestisidler, bazı faydaları ırkların kaybolmasına neden olmuş ve biyolojik mücadele ortamı tahrip edilmiştir. Verimliliği artırmak için toprakların aşırı şekilde sentetik mineral maddelerle gübrelenmesi özellikle çabuk yıkanan azotlu gübrelerin yeraltı sularına kadar ulaşmasıyla, hayvan ve insanlarda nitrat zehirlenmeleri görülmüştür.



Konvensiyonel tarımda ürünün kalitesinin ikinci plana atılması ekonomik üretim yapmak için mekanizasyonun artırılması ve özellikle bilinçsiz uygulamalar, toprağın canlı tabakasını yok etmiştir. Toprakta oluşan sert tabakalar, sıkışmalar yaratarak erozyonu teşvik etmiştir.



Verim artışı sağlanırken, üretimde ekolojik denge bozulmuş, iyi tarım toprakları elden çıkmış ve toprağın canlı kışımın ölmüştür. Topraktan kaybolan bu maddelerin tekrar telafisi çok pahalıya mal olmaya başlamış ve bazen de imkansız hale gelmiştir. Dünya nüfusunun artması ve entansif tarımın yaygınlaştırılması, birim başına düşen verimin ve dolayısı ile üretimin artırılması için sağlanan teşvikler ve aşırı destekler sonucu ve 1970'de pestisitlerin ve kimyasal gübrenin keşfi ile "Yeşil Devrim" olarak adlandırılan tarımsal üretimin artırılma çabalarının dünyadaki açlık sorununa çözüm olmadığı, aksine doğal dengeyi ve insan sağlığını sürekli bozduğunu gören gelişmiş ülkeler organik tarım, sürdürülebilir tarım ve değişik tarım alternatifleri konusunda çalışmalara başlamışlardır.


Başa Dön

Organik Tarımın İlkeleri



Ekolojik tarımda farklı bitkisel ve hayvansal ürünler için farklı üretim yöntemleri mevcut olup bunların ortak ilkeleri şunlardır.



1- Ekolojik üretim yapan tarım işletmelerinde doğal kökenli hammaddeler kullanılarak üretim yapılmalıdır.



2- Ham maddelerin ve diğer işletme girdilerinin çevreyi tehdit eden her türlü etkisi azaltılmalı veya bunlardan tamamen kaçınılmalıdır. Mesela organik tarımda kullanılacak fide-tohum, fidan vs. ilaçsız olmalıdır.



3- Toprağın işletilmesi ve içindeki canlı faaliyetin devamı için nöbetleşe ekim ve organik gübreleme yapılmalıdır. Bunun için çiftlik gübresi ve organik atıklardan oluşan kompost ve yeşil gübre kullanılmalıdır. Ayrıca uygun toprak işleme aletleri kullanılmalı, gereğinden fazla sayıda toprak işlemeden kaçınılmalıdır.



4- Ekolojik ortama uygun dengeli karışımlar yapılarak nöbetleşe ekimde baklagillere ağırlık verilmelidir.



5- Bitki tür ve çeşitlerinin seçiminde üretim yapılacak yerin ekolojik koşulları göz önünde bulundurmalı bu koşullara uygun dayanıklı, tohum, fidan ve hayvan kullanılmalıdır.



6- Zararlılarla mücadelede biyolojik yöntemlere başvurulmalıdır.



7- Hayvansal üretimde ise ağıl ve ahırların usluna uygun olması, beslenme ihtiyacının mümkün olduğu ölçüde işletmeden karşılanması yemlere kimyasal maddeler (antibiyotikler, kilo artırıcı katkı maddeleri vs.) katılmaması gerekir.



8- Yetiştiricilikte yem ihtiyacının karşılanmasında 1 ha alan için 1 büyükbaş hayvan düşünülmelidir.



9- Ekolojik tarımda yeter miktarda ve yüksek kalitede gıda üretmek, maksimum verimden önce gelmelidir.



10- Enerji kaynağı olarak güneş enerjisi ve rüzgar enerjisi gibi doğal enerji kaynakları olabildiğince tercih edilmelidir.



11- Ekolojik tarım işletmelerinin kazançları, imkanları üreticiyi ve çalışanlarını tatmin etmelidir.



12- Sentetik kimyasal gübreler ve sentetik ilaçlar, depoda kuruyuculuğu artıran ve hasattan sonra olgunlaşmayı teşvik eden sentetik kimyasal maddeler, bitki ve hayvan yetiştirmede kullanılan hormonlar ve büyüme düzenleyici maddelerin ekolojik tarımda kullanımı yasaktır.



13- Ekolojik tarım sentetik ve kimyasalların kullanımını yasakladığından çiftlik gübresi, kanatlı gübresi, çiftlik ve sıvı atıkları, saman, torf, mantar üretim artığı, organik ev artıkları kompostu, hayvansal atıkların işlenmiş ürünleri, deniz yosunları ve yosun ürünleri, talaş, ağaç kabuğu, odun artıkları, tabii fosfat kayaları gübre olarak kullanılabilir.



Bitki koruma açısından ise izin verilen birtakım ilaçların yanında kükürt, bordo bulamacı, Arap sabunu kullanılabilir.



Başa Dön

Dünyada ve Türkiye’de Organik Tarım



Ekolojik Tarım Avrupa’da 1910’larda uygulanmaya başlamış, kontrollü üretim ise 1930’lu yıllarda yaygınlaşmıştır. Zaman içerisinde küçük çapta da olsa artan oranda bir gelişme göstermiş ve 1970’li yıllarda ticari anlamda önem arzetmeye başlamıştır. Bu hareket 1972 yılında Almanya’da Uluslararası Ekolojik Tarım Hareketleri Federasyonu’nun (IFAOM) kurulmasıyla daha düzenli bir hale gelmiştir. IFAOM tüm dünyadaki ekolojik tarım hareketlerini bir çatı altında toplamayı, hareketin gelişimini sağlıklı bir şekilde yönlendirmeyi, gerekli standart ve yönetmelikleri hazırlamayı, tüm gelişmeleri üyelerine ve çiftçilere aktarmayı amaçlamaktadır.



Ekolojik Tarım uygulanan alanlar Avrupa ülkelerindeki tarım alanlarının % 2-3’ü dolayındadır. Bunda tarımsal hareketler üzerinde kuvvetli bir etkiye sahip olan kimyasal endüstrinin etkisi büyüktür. Tüm bunlara karşın ekolojik tarım faaliyetleri her yıl yaklaşık %20-30’luk büyüme hızındadır. 1986 yılında 120.000 hektar olan üretim alanı 1977’de 1,8 milyon hektara ulaşmıştır. Aynı dönemde işletmelerin sayısı da 7.000'den 73.000'e yükselmiştir. Bazı tahminlere göre önümüzdeki 10 yıl içinde dünya ticaret hacminin 11 milyar'dan 100 milyar ABD dolarına yükseleceği kabul edilmektedir. Özellikle AB Ülkelerinde bu konunun önemi anlaşılmış olup; hükümetler düzeyinde ve üniversitelerde büyük gelişmeler görülmektedir.



Başa Dön

Türkiye'de Organik Tarım



Dünya ticareti 1970'li yıllarda başlamış olan ekolojik tarımdaki gelişmelere uygun olarak, Avrupa orijinli firmalar Türkiye'deki firmalardan ekolojik ürün talebinde bulunmuş ve böylece 1984-1985 yıllarında ülkemizde ekolojik tarım başlamıştır. Bu yıllarda Türkiye‘nin geleneksel ihraç ürünlerinden kuru İncir ve kuru Üzüm ile Ege bölgesinde gerçekleştirilmiştir. Daha sonra bu ürünlere kuru Kayısı, Fındık gibi ürünler de katılarak farklı bölgelerimize yayılmıştır.



İlk yıllarda Avrupa kökenli bazı firmalar kendi ihtiyaçları olan ürünleri anlaşmalı çiftçilerle yetiştirmek ve elde edilen ürünleri Türk ihracatçıları vasıtasıyla kendi ülkelerine ithal edebilmek için Türkiye'de ekolojik üretim projeleri tesis etmişlerdir. İlk yıllardaki bu ekolojik üretim faaliyetlerinin danışmanlık, teftiş ve sertifikasyon gibi vazgeçilmez esasları tamamıyla yabancı kişi ve kuruluşlarca yerine getirilmiştir. 1990'lı yılların başında bu konularda az sayıda da olsa Türk uzmanlar yetişmişler ve yabancı firmaların ülkemizdeki temsilciliğini yapmaya başlamışlardır.



Ekolojik Tarım hareketini sağlıklı bir şekilde gerçekleştirmek amacıyla 1992 yılında Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği (ETO) kurulmuştur. Aynı yıl içinde İzmir'de yapılan "2. Akdeniz Ülkelerinde Ekolojik Tarım Konferansı", ETO tarafından organize edilmiştir. Bu şekilde ekolojik tarım alanında ülkemizde yeni bir süreç başlamış olup, İzmir bu hareketin merkezi durumuna gelmiştir.



Ekolojik Tarım faaliyetlerinin ülkemizde ilk olarak Ege bölgesinde İzmir'de başlamış olması, ürün işleme tesislerinin büyük kısmının İzmir'de olması ve üretilen ürünlerin büyük kısmının İzmir limanından ihraç edilmesi nedeniyle, organizasyon kuruluşları, kontrol ve sertifikasyon firmaları gibi ekolojik tarım sektörünün hemen tüm kuruluşlarının merkez büroları İzmir'de yer almaktadır.



ETO’ nun da katkılarıyla "Bitkisel ve Hayvansal Tarım Ürünlerinin Ekolojik Metotlarla Üretilmesine İlişkin Yönetmelik", Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından 18 Aralık 1994 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmelik AB normlarına uygun olarak hazırlanmıştır. Organik ürünlerin dış satımını düzenlemek üzere çalışmalar da devam etmektedir.



Günümüzde yaklaşık 92 değişik üründe, 46.523 bin hektarlık arazi üzerinde 12.275 kadar üretici 168.306 ton ekolojik üretim yapmaktadır. Gümrük mevzuatındaki bazı problemler nedeniyle ekolojik tarım sektörünün dışsatım yoluyla ekonomiye katkısı net olarak bilinmemekle birlikte yıllık 150 milyon dolar civarında olduğu tahmin edilmektedir.



Başa Dön

Üretim ve Dışsatım



Ülkemizde ekolojik tarımın gelişimini ürün çeşitliliği, üretim alanı ve üretici sayısındaki değişim ortaya koymaktadır. Üretilen ekolojik ürün çeşitlerinin sayısı 1990 yılında 8 iken, 1999 yılında 92'ye ulaşmıştır.1990 yılında 1.037 hektar olan üretim alanı ise 9 yıl içinde 1999 yılında 46.523 hektar; 1.037 adet olan üretici sayısı ise aynı süre içerisinde 12.275 üreticiye ulaşmıştır.



Ülkemizde üretilen ekolojik ürünlerin hemen hemen tamamı ihraç edilmektedir. 1998 verilerine göre:



Tablo 123: İhraç Edilen Ekolojik Ürün Miktarları



Kuru ve kurutulmuş meyveler
Ton
14.307,52

Yaş meyve
Ton
3.172,30

Sebze
Ton
187,60

Tarla bitkileri
Ton
2.684,17

Tıbbi bitkiler
Ton
11,66

Diğerleri
Ton
502,92





olmak üzere toplam 20.872,27 ton ihracat gerçekleştirilmiştir. İhraç ürünlerinden ilk 5 sırada çekirdeksiz kuru üzüm, kuru incir, kuru kayısı, kuru elma ve fındık yer almaktadır. Ürün gruplarının toplam ihracat içindeki oranlarına bakıldığında % 68,5'luk oranla en büyük payın kuru ve kurutulmuş ürünlerde olduğu görülmektedir.



Başa Dön

Sözleşmeli Üretim



Ülkemizde üretilen ekolojik ürünler büyük ölçüde yurt dışı pazarlara gönderildiğinden ekolojik ürün üretim miktarı ve çeşitliliği yurt dışından gelen talepler doğrultusunda şekillenmektedir. İhracat organizasyonunun gerekliliğinden dolayı üretimler organizasyon kuruluşları tarafından sözleşmeli olarak çiftçilere yaptırılmaktadır.



Sözleşmeli tarım üreticilere fiyat ve satış garantisi getirerek avantaj sağlamaktadır. Yapılan sözleşmede taraflar üretim ile ilgili koşulları, fiyat ve varsa prim miktarını açıklayarak mahkemeye başvurma hakkı saklı olmak koşulu ili kanuni güvence altına alınmaktadır.



Ekolojik üretimde belirli yasakların olması ve 2-3 yıllık bir geçiş sürecinden sonra ekolojik üretime geçilebilmesi, uzun dönem üretim planlamasını zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle yapılan araştırmaların yasal geçerliliğinin olması ve taraftarların uyması ekolojik tarımın başarısı için şarttır.



Başa Dön

Pazarlama



Ekolojik ürünlerin çok büyük kısmı dış pazara sunulmakta ve bu ürünlerin bir kısmı doğrudan tüketilmekte, bir kısmı ise normal mamul ürünlerin karışımlarında yer almaktadır.



Ekolojik üretim projeleri ve pazarlaması farklı yöntemlerle gerçekleşir




· Üretim projesi ülkede yerleşik bir firma tarafından gerçekleştirilir ve ürünler bu firma tarafından işlenir, paketlenir ve ihraç edilir.

· Üretim projesi yurt dışından yabancı bir kuruluş tarafından kurulur, elde edilen ürünler anlaşmalı yerel firma tarafından fason olarak işlenir ve ürünler proje sahibi firmaya, ya işleyici kuruluş yada ihracat firması tarafından ihraç edilir. Üretim projesi yurt dışından yabancı bir kuruluş tarafından kurulur, elde edilen ürünler yabancı firmanın Türkiye'de tek başına veya ortak olarak kurduğu tesislerde işlenir veya işleyici kuruluş veya ihracatçı firma tarafından proje sahibi firmaya ihraç edilir.



Az sayıdaki uygulamalarda da üreticiler kontrol ve sertifikasyon firması ile doğrudan temas ederek ürünlerini sertifikalandırır ve serbest pazarda satışa sunar.



Kontrol ve sertifikasyon ücretlerinin küçük çiftçiler tarafından üstlenebilecek düzeyde olmaması, teknik bilgi eksikliği ve danışmanlık hizmetlerinin yetersizliği üreticilerin doğrudan sisteme ürün sağlamalarını kısıtlamaktadır.



Avrupa ülkelerinde ekolojik tarımın bu denli hızlı gelişmesinde 2078/92 tarih ve sayılı ortak tarım çerçevesinde alınan kararlar etkili olmuştur. Ekolojik üretim 1988 yılında AB ve EFTA (European Free Trade Association) ülkelerinde 85.337 tarım işletmesi ile 2 milyon hektara ulaşmıştır.



Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından yetkilendirilen Organik Tarım Kontrol ve Sertifikasyon kuruluşları BCS, CERES, ECOCERT-SA, EKO-TAR, ETKO, ICEA, IMO, ORSER, SKAL 'dır.



Başa Dön

Ankara İlinde Organik Tarım



11.07.2002 tarih ve 24812 sayılı resmi gazetede yayımlanan Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına ilişkin yönetmelik doğrultusunda Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından Organik Tarım çalışmaları yürütülmektedir.



Bu yönetmelik; bozulan ekolojik dengeyi yeniden tesis etmek, bitki, hayvan ve insan sağlığını koruyan organik ürünler ve bu ürünlerin üretimi için kullanılacak girdilerin üretimini sağlamak, organik üretimi yurt genelinde yaygınlaştırmak, organik ürünlere talebi artırmak, tüketiciye sağlıklı, kaliteli organik ürünler sunmak, organik ürün ve girdi ithalatını disipline etmek, organik ürün ihracatını geliştirmek amacıyla; bitkisel, hayvansal ve su ürünlerinin ve bu üretimler için kullanılan her türlü girdilerin organik tarım metoduna uygun bir şekilde üretilmesi, işlenmesi, ambalajlanması, etiketlenmesi, depolanması ve taşınması ile yurt içinde ve dışında pazarlanmasındaki her aşamanın kontrolünün yapılması, sertifikalandırılması, denetlenmesi hususlarında uygulanacak esasları belirlemek amacıyla hazırlanmıştır.



Tablo 124: Ankara’da Organik Ürün İşleyen, Depolayan, Ambalajlayan, Taşıyan ve Pazarlayan Firmalar



Firma Adı
Kontrol ve Sertifikasyon Kuruluşu
Adres

Aggroland
IMO
Organik Tarım Gıda İthalat İhracat San. Ve Tic. A.Ş. Sedat Simavi Sok. No: 14 B Blok/34 Çankaya /ANKARA

Harman
IMO
Organik Gıda Üretim Tic. Ltd. Şti. Uğur Mumcu Cad. Kırçiçeği Sok. No: 5/2 ANKARA





Halen Bala ve Beypazarı ilçelerinde Organik Tarım faaliyetleri sürdürülmektedir.






--------------------------------------------------------------------------------
Başa Dön

--------------------------------------------------------------------------------




Ana Sayfa
Destekleme
Proje İstatistik
İdari Mali İşler
Kontrol
Bitki Koruma
Hayvan Sağlığı
Çiftçi Eğitim

Ankara Keçisi
Ankara Kedisi
Angora Tavşanı
Kalecik Karası
Ankara Armudu
Havuç
Organik Tarım
Tarımsal Sigorta

Yetiştiricilik
Tarımsal Yapı
Kurumsal Yapı
Projelerimiz
Faaliyetlerimiz
Faydalı Linkler
Resim Galerisi
Mesaj Kutusu





© Ankara Tarım İl Müdürlüğü - 2003 Webadmin : Ramazan KİRİŞ

İl Müdürlüğü Tel : 0 312 344 59 50 - Fax : 0 312 315 60 07

ÇEY & H.S. Tel : 0 312 315 76 20-21 B.K. Tel & Fax : 0 312 315 52 58

Web sitemiz ve diğer konularla ilgili olarak bize mail atabilirsiniz.

basinyayin@hotmail.com | ankaratarim@mynet.com

---ORGANİK TARIM İLKELERİ

Ekolojik tarımda farklı bitkisel ve hayvansal ürünler için farklı üretim yöntemleri mevcut olup bunların ortak ilkeleri şunlardır.



1- Ekolojik üretim yapan tarım işletmelerinde doğal kökenli hammaddeler kullanılarak üretim yapılmalıdır.



2- Ham maddelerin ve diğer işletme girdilerinin çevreyi tehdit eden her türlü etkisi azaltılmalı veya bunlardan tamamen kaçınılmalıdır. Mesela organik tarımda kullanılacak fide-tohum, fidan vs. ilaçsız olmalıdır.



3- Toprağın işletilmesi ve içindeki canlı faaliyetin devamı için nöbetleşe ekim ve organik gübreleme yapılmalıdır. Bunun için çiftlik gübresi ve organik atıklardan oluşan kompost ve yeşil gübre kullanılmalıdır. Ayrıca uygun toprak işleme aletleri kullanılmalı, gereğinden fazla sayıda toprak işlemeden kaçınılmalıdır.



4- Ekolojik ortama uygun dengeli karışımlar yapılarak nöbetleşe ekimde baklagillere ağırlık verilmelidir.



5- Bitki tür ve çeşitlerinin seçiminde üretim yapılacak yerin ekolojik koşulları göz önünde bulundurmalı bu koşullara uygun dayanıklı, tohum, fidan ve hayvan kullanılmalıdır.



6- Zararlılarla mücadelede biyolojik yöntemlere başvurulmalıdır.



7- Hayvansal üretimde ise ağıl ve ahırların usluna uygun olması, beslenme ihtiyacının mümkün olduğu ölçüde işletmeden karşılanması yemlere kimyasal maddeler (antibiyotikler, kilo artırıcı katkı maddeleri vs.) katılmaması gerekir.



8- Yetiştiricilikte yem ihtiyacının karşılanmasında 1 ha alan için 1 büyükbaş hayvan düşünülmelidir.



9- Ekolojik tarımda yeter miktarda ve yüksek kalitede gıda üretmek, maksimum verimden önce gelmelidir.



10- Enerji kaynağı olarak güneş enerjisi ve rüzgar enerjisi gibi doğal enerji kaynakları olabildiğince tercih edilmelidir.



11- Ekolojik tarım işletmelerinin kazançları, imkanları üreticiyi ve çalışanlarını tatmin etmelidir.



12- Sentetik kimyasal gübreler ve sentetik ilaçlar, depoda kuruyuculuğu artıran ve hasattan sonra olgunlaşmayı teşvik eden sentetik kimyasal maddeler, bitki ve hayvan yetiştirmede kullanılan hormonlar ve büyüme düzenleyici maddelerin ekolojik tarımda kullanımı yasaktır.



13- Ekolojik tarım sentetik ve kimyasalların kullanımını yasakladığından çiftlik gübresi, kanatlı gübresi, çiftlik ve sıvı atıkları, saman, torf, mantar üretim artığı, organik ev artıkları kompostu, hayvansal atıkların işlenmiş ürünleri, deniz yosunları ve yosun ürünleri, talaş, ağaç kabuğu, odun artıkları, tabii fosfat kayaları gübre olarak kullanılabilir.



Bitki koruma açısından ise izin verilen birtakım ilaçların yanında kükürt, bordo bulamacı, Arap sabunu kullanılabilir.



Başa Dön

Dünyada ve Türkiye’de

---KİRAZ ve VİŞNE

KİRAZ VE VİŞNE YETİŞTİRİCİLİĞİ
[Giriş] [Kiraz ve Vişnenin Ekolojik İstekleri] [Kiraz ve Vişnenin Çoğaltılması ve Anaçları] [Döllenme Biyolojisi] [Kiraz ve Vişne Çeşitleri] [Kiraz ve Vişne Bahçesinde Uygulanan Kültürel ve Teknik İşlemler] [Hastalık ve Zararlılar] [Hasat, Tasnif ve Ambalajlama]

1. GİRİŞ

Kirazın anavatanı Hazar Denizi, Güney Kafkasya ve Kuzey Anadolu; vişnenin ise İstanbul ile Hazar Denizi arasında uzanan Kuzey Anadolu Dağlarıdır. Hatta, vişnenin botanikteki Latince adı Prunus cerasus, bu günkü Giresun’un eski adı olan Kerasus’dan gelmektedir. Kiraz ve vişnenin Avrupa kıtasına yayılması tohumlarının kuşlar ve hayvanlar tarafından taşınmalarıyla olmuştur. Amerika’ya ise kirazı kolonistler götürmüşlerdir. Çeşitlerin çoğu İngiltere’den ithal edilmiş olup, ilk modern kiraz yetiştiriciliğine Pasifik kıyılarındaki Oregon Eyaletinde başlanmıştır.

Kiraz ve vişne meyveleri özellikle mineral madde açısından oldukça zengindir. Sanayide kullanılan birkaç çeşit dışında üretilen kirazın hemen hepsi taze olarak tüketilmektedir. Vişne ise meyve suyu randımanının (% 70-75) ve toplam asitliğin (% 3) yüksek olması nedeniyle, meyve suyu olarak işlenmeye çok uygundur. Ayrıca üretilen vişne derin dondurma, kurutma, konserve ve reçel şeklinde değerlendirilmekte ve dış ülkelere özellikle dondurulmuş halde ihraç edilmektedir.

Türkiye’de kiraz ve vişne üretiminde özellikle 1965-1985 yılları arasında hızlı artışlar olmuştur. 1965 yılında 47.000 ton olan kiraz üretimi, 1985 yılında 130.000 tona ulaşarak %76’lık bir artış gerçekleşmiştir. 1965 yılında 24.000 ton olan vişne üretimi ise 1985 yılında 85.000 tona ulaşarak % 245’lük bir artış sağlamıştır. Bu haliyle Türkiye, Dünya da kirazda 6. ve vişnede 5. sırada yer almıştır. Bu hızı yakalayamamakla beraber daha sonraki yıllarda da artışlar olmuş ve 1997’de kiraz üretimi 215.000 tona, vişne üretimi ise 120.000 tona yükselmiştir.

Kirazlar 5-6 yaşında verime geçerler, ancak tam ve ekonomik olarak verime yatmaları 10-12 yıldır. Her ne kadar 100 yıl yaşasalar da ekonomik ömürleri 25-30 yıldır. Vişnenin ekonomik ömrü ise 15-20 yıldır.

2. KİRAZ VE VİŞNENİN EKOLOJİK İSTEKLERİ

2.1. İklim İstekleri

Kiraz yetiştiriciliğinde iklim faktörlerinden en önemlisi sıcaklıktır. Çiçek tomurcukları –2,4 °C’ ye kadar dayanabildikleri halde, açmış çiçekler –2°C’ de donarlar. Vişnelerin odunsu kısımları ise –40 °C’ ye kadar dayanabilirler. Vişneler düşük sıcaklıklara kirazlardan daha fazla dayanırlar. İlkbaharda çiçeklenme kirazlardan daha sonra olduğu için vişne çiçeklerinin ilkbahar geç donlarından zarar görme olasılığı daha düşüktür.

Kirazlar için kış dinlenme istekleri vişnelerden daha önemli olup, dinlenmeden çıkabilmeleri için yeterli kış soğuğu almaları gerekmektedir. Soğuklama ihtiyaçları karşılanmamış kirazların çiçeklenmelerinde gecikme ve düzensizlikler görülmektedir. Lambert, Napolyon ve Bing gibi yüksek soğuklanmaya ihtiyaç gösteren kiraz çeşitlerinde daha belirgindir. Kirazlarda kış dinlenme isteklerini yeterince karşılayamayışı döllenme yönünden de sorun yaratmaktadır. Çünkü, ılık geçen kışlardan sonra, düşük soğuklama ihtiyacı gösteren çeşit, yüksek soğuklama ihtiyacı gösteren çeşitten daha erken çiçeklendiğinden, bu iki çeşit birbirini tozlayıp dölleyemezler. Vişneler ise, kendine verimli olduğu için, bu konuda bir sorun yoktur. Genel olarak kiraz ve vişnelerde +7,2 °C’ nin altında soğuklama süresi 1100-1700 saattir.

Kiraz ve vişne yetiştiriciliğinde, yağışın yıl içinde düzenli olarak yayılması en uygun olanıdır. Genel olarak 600 mm yağış alan yerlerde kiraz, 400 mm yağış alan yerlerde ise vişne yetiştiriciliği sulamaya gerek kalmadan yapılabilir. Kiraz ve vişnelerde çiçeklenme ve meyve oluşumu esnasında havaların yağışlı gitmesi istenmez. Çünkü çiçeklenme zamanında yoğun yağmur döllenmeyi güçleştirir ve mantar zararının artmasına neden olur. Yine meyve olgunlaşması esnasında yağabilecek yağmur meyvelerin çatlamasına neden olarak, Pazar değerini düşürür.

2.2. Toprak İstekleri

İyi drene edilmiş, derin, havalanabilen ve yaz aylarında düzenli olarak sulanabilen topraklar kirazlar için en uygun topraklardır. İyi drenaja sahip olmayan fakir topraklarda ağaç zayıf gelişir ve seyrek meyve dalları meydana gelir. Yine kuru topraklarda meyveler küçük kalır. Taban suyunun yüksek olduğu yerlerde kökler yüzlek kalır ve ağacın gelişimi yavaş olur. Bu gibi durumlarda ise ağacın kuraklık ve dondan etkilenme riski artar.

Vişneler ise, toprak açısından daha toleranslıdır. Vişneler kuru, kumlu veya kireçli topraklarda da yetiştirilebilirler. Özellikle idris anacının kullanıldığı yerlerde vişnelerin kuraklığa dayanmaları artar. Vişne için de en ideal toprak kiraz yetiştiriciliğine uygun olan topraklardır.

3. KİRAZ VE VİŞNENİN ÇOĞALTILMASI VE ANAÇLARI

3.1. Çoğaltılması

En uygun çoğaltma metodu, aşı ile çoğaltmadır. En uygun aşı şekli ise, durgun göz aşısıdır. Fidanlıklarda durgun göz aşısına ilk önce yabani kiraz çöğürlerinden başlamak gerekir. Genellikle idrislerde vegetatif gelişme daha uzun sürdüğünden yani anaç geç zamanlara kadar kabuk verdiğinden aşıya daha geç başlamak ve bu işi sonbaharın başına kadar sürdürmek mümkündür. Durgun gözaşısının başlama zamanı aşı gözlerinin olgunlaştığı, bitirme zamanında anacın kabuk verme durumuna göre düzenlenebilir.

3.2. Anaçları

3.2.1. Önemli Kiraz ve Vişne Çöğür Anaçları

Kiraz (Prunus avium) : Bu türün yabanilerine Türkiye’de yabani kiraz veya kuş kirazı da denilmektedir. Yabancı literatürlerde ise mazzard adı verilmektedir. Bunların tohumlarının iyi çimlenebilmesi için 5 °C’de 120-140 gün nemli koşullarda katlanmaya alınması gerekir. Prunus avium’ un çeşitlerle uyuşması çok iyidir. Uzun ömürlü ve kuvvetli ağaçlar meydana getirir. Havalanması zayıf, ağır ve ıslak topraklar kiraz çöğür anacı için pek uygun değildir.

İdris (Prunus mahleb) : İdris anaçları alçaktan aşılandığı için daha küçük anaçlar oluşturur. Kireçli ve kurak topraklara iyi uyum sağlar. Ancak nemli ve ağır topraklara karşı hassastır. Genel olarak nemli topraklarda kiraz ve vişne için idris anaç olarak kullanıldığı zaman 7-8 yaştan sonra ağaçlarda kuruma ve ölümler meydana gelir. Böyle yerlerde yabani kiraz anacının kullanılması gerekir.

Vişne (Prunus corasus) : Bu anaç genellikle vişneler için kullanılır. Kirazlar için kullanıldığı taktirde bodurlaşmaya neden olur. Kiraz ile uyuşması iyi değildir. Vişne genellikle kuraklığa dayanıklı bir anaç olarak önerilmektedir.

3.2.2 Önemli Kiraz ve Vişne Anaçları

Mazzard F 12/1 : Yabani kiraz (Prunus avium)’ dan seleksiyon yolu ile elde edilmiştir. Kiraz ve vişneye anaç olarak kullanılmaktadır. Bakteriyel hastalıklara çok iyi dayanıklı olup, çelikle kolaylıkla üretilebilir.

Colt : East Malling araştırma istasyonunda elde edilen Prunus avium x Prunus pseudocerasus hibriti olup, çelikle kolaylıkla çoğaltılabilir ve çeşitlerle uyuşması iyidir.

Mahleb SL 64 : İdris tohumlarından seleksiyon yolu ile elde edilen bir anaçtır. Bütün yeşil çelikleri IBA ile muamele edildiği taktirde kolaylıkla çoğaltılabilir. Kurak ve kireçli topraklarda iyi gelişir. Kiraz ve vişnelerle iyi uyuşur. ABD’ de özellikle vişneler için kullanılan bir anaçtır.

Stockton Morello : Yabani vişne tohumlarından seleksiyon yolu ile elde edilen bir anaçtır. Ağır ve nemli topraklarda kullanılır. Kumsal topraklar için uygun değildir. Kök sürgünleri ve çelikle kolaylıkla çoğaltılabilen bu anaç, kök ur nematoduna da dayanıklıdır. Üzerine aşılanan kiraz çeşitlerini bodurlaştırma etkisine sahiptir.

4. DÖLLENME BİYOLOJİSİ

Döllenme, kiraz yetiştiricilerinin bahçe kuracakları zaman dikkate almaları gereken en önemli konudur. Yapay mutasyon ile meydana getirilen birkaç çeşit (stella) dışında üzerinde çalışılan bütün kirazların kendileriyle uyuşmaz olduğu tespit edilmiştir.

Kirazlarda, çiçek tozları çok iyi çimlenebildiği halde, çeşitlerin kendi kendini dölleyememesi veya birbirleri ile tozlandıkları halde meyve elde edilememesinin sebebi uyuşmazlıktır.

Kiraz bahçelerinde yeterli verimin alınabilmesi için;

Tek çeşitten kesinlikle bahçe kurulmamalıdır.

Ele alınacak çeşitlerin birbirlerini dölleyebildiklerinden emin olunmalıdır.

Bahçede tozlanmayı sağlayacak yeterli sayıda arı olmalıdır. (her 40 dekar için, içinde 15 000 – 20 000 arı olan 4 – 5 çerçeveli bir veya daha fazla koloni)

Vişne çeşitleri ise, genellikle kendi kendine verimlidir. Hatta çiçeklenme zamanları denk gelirse vişnelerin kirazları da dölleyebilmeleri mümkündür.

5. KİRAZ VE VİŞNE ÇEŞİTLERİ

5.1. Kiraz Çeşitleri

Yetiştiriciliği önerilen kiraz çeşitleri ve özellikleri, olgunlaşma sırasına göre aşağıda belirtilmiştir. Parantez içinde belirtilen olgunlaşma zamanları Yalova şartları için olup, değişik bölgelerde farklılıklar gösterebilir.

Edirne : Çok erkenci (19 Mayıs), meyvesi yuvarlak, orta iri (3,28g), kahverengimsi-şarabi renkte, orta sert ve az lifli, orta kalitededir. Ağaçları verimli olup, % 10 oranında meyve çatlaması yapar. Yola orta derecede dayanıklıdır.

Turfanda : çok erkenci (21 Mayıs), meyvesi kalp şeklinde, orta iri (3,72g), morumsu-şarabi renkte, orta sert, orta sulu, lifli, orta kalitededir. Ağaçları çok verimli olup, % 7 oranında meyve çatlaması yapar. Yola dayanıklılığı azdır.

Early Burlat : Çok erkenci (24 Mayıs), meyvesi yuvarlak yassı, iri (6,38 g), parlak koyu kırmızı renkte, sert, çok sulu, ince yapılı, çok kalitelidir. Ağaçları çok verimli olup, % 25 oranında meyve çatlaması yapar. Bu bakımdan olgunluğa yakın dönemde yağış olmayan bölgelere önerilir. Yola çok dayanıklıdır.

Starking Hordy Giant : Erkenci (27 Mayıs), meyvesi kalp şekline yakın, iri (5,62 g), parlak koyu kırmızı renkte, sert, sulu, çok kalitelidir. Ağaçları çok verimli olup, % 9 oranında meyve çatlaması yapar. Yola dayanıklıdır.

Durona Di Cesena : Erkenci (28 Mayıs ), meyvesi yuvarlak kalp şeklinde, iri (6,19g), parlak koyu kırmızı renkte, sert, sulu, ince yapılı ve çok kalitelidir. Ağaçları çok verimli olup, % 9 oranında meyve çatlaması yapar. Yola dayanıklıdır.

Vista : Erkenci (31 Mayıs), meyvesi geniş kalp şeklinde, iri (6,31 g), parlak koyu kırmızı renkte, sert, sulu ince yapılı ve iyi kalitededir. Ağaçları verimli olup, hiç meyve çatlaması yapmaz. Kendisi ile aynı zamanda çiçek açan bütün kirazları döller.

Merton Premier : Orta mevsim (2 Haziran), meyvesi kalp şeklinde, iri (5,27 g), koyu kırmızı-mor renkli, orta sert, sulu, ince yapılı ve çok kalitelidir. Ağaçları çok verimli olup, hiç meyve çatlaması yapmaz. Yola dayanıklıdır.

Merton Bigarreau : Orta mevsim (6 Haziran), meyvesi yuvarlak kalp şeklinde. İri (6,99 g), parlak koyu kırmızı kahve renkli, sert, gevrek, sulu, çok kalitelidir. Ağaçları çok verimli olup, 1 oranında çatlama yapar. Yola çok dayanıklıdır.

Lorian : Orta mevsim (7 Haziran), meyvesi yuvarlak- kalp şeklinde, iri (6,.68 g), parlak koyu kırmızı renkte, orta sert, orta sulu, ince yapılı ve çok iyi kalitelidir. Ağaçları orta-çok verimli olup, hiç meyve çatlaması yapmaz. Yola dayanıklıdır.

Berryessa : Orta mevsim (7 Haziran), meyvesi kalp şeklinde, iri (6,84 g), parlak siyaha yakın kırmızı renkli, orta sert, sulu, orta lif ve kalitelidir. Ağaçları çok verimli olup, % 2 oranında meyve çatlaması yapar. Yola orta derecede dayanıklıdır.

Noir De Guben : Geç mevsim (9 Haziran), meyvesi yuvarlak şekilli, iri (5,65 g), koyu kırmızıya çalan kahve rengi hemen hemen siyah renkli, sert-çok sert, gevrekve kalitelidir. Ağaçları çok verimli olup, 6 oranında meyve çatlaması yapar. Yola dayanıklıdır.

Stella : Geç mevsim (10 Haziran), meyvesi fıçı şeklinde, çok iri (7,29 g), parlak koyu kırmızı renkli, çok sert, gevrek ve çok kalitelidir. Ağaçları çok verimli olup, % 9 oranında meyve çatlaması yapar. Kendine verimli olarak bilinen tek çeşittir. Yola çok dayanıklıdır.

Van : Geç mevsim (12 Haziran), meyvesi yuvarlak kalp şeklinde, çok iri (7,91 g), çok parlak kırmızı renkli, çok sert, gevrek, sulu ve çok kalitelidir. Ağaçları çok verimli olup, % 9 oranında meyve çatlaması yapar. Yola çok dayanıklıdır.

Bing : Geç mevsim (13 Haziran), meyvesi kalp şeklinde, çok iri (7,28 g), orta parlak, şarabi koyu kırmızı renkli, sert, gevrek, sulu ve çok kalitelidir. Ağaçları çok verimli olup, % 16 oranında meyve çatlaması yapar. Bu bakımdan olgunluğa yakın dönemde yağış almayan bölgelere önerilir. Yola dayanıklıdır.

Bigarreau Napoleon : Geç mevsim (13 Haziran), meyvesi kalp şeklinde, iri (6,27 g), donuk sarı zemin kırmızımsı renkte, sert, gevrek, sulu ve kalitelidir. Ağaçları çok verimli olup, % 4 oranında meyve çatlaması yapar. Yola dayanıklıdır.

Bigarreau Goucher : Geç mevsim (13 Haziran), meyvesi yuvarlak kalp şeklinde, iri (6,25 g), hemen hemen siyaha yakın, oldukça koyu kırmızı renkli, sert, gevrek, sulu ve çok kalitelidir. Ağacı verimli olup, % 1 oranında meyve çatlaması yapar. Yola dayanıklıdır. Üniversal donor olup, aynı zamanda çiçeklenen bütün çeşitleri döller ve onlarla döllenir.

Noble : Geç mevsim (14 Haziran), meyvesi kalp şeklinde, çok iri (7,41 g), koyu morumsu ve hemen hemen siyaha yakın renkli, çok sert, gevrek, sulu ve çok kalitelidir. Ağaçları orta derecede verimli olup, % 5 oranında meyve çatlaması yapar. Yola çok dayanıklıdır.

Bella Di Pistoia : Geç mevsim (14 Haziran), meyvesi yuvarlakça, iri (6, 11 g), parlak sarı zemin üzeri pembemsi kırmızı renkli, çok sert, gevrek, sulu ve çok kalitelidir. Ağaçları çok verimli olup, % 3 oranında meyve çatlaması yapar. Yola çok dayanıklıdır.

Karabodur : Çok geç (16 Haziran), meyvesi genişçe- kalp şeklinde, çok iri (7,46 g), parlak sarı zemin üzeri kırmızımsı pembe renkli, sert, sulu, az lifli ve kalitelidir. Ağaçları orta derecede verimli olup, % 8 oranında meyve çatlaması yapar. Yola dayanıklıdır.

Merton Marvel : Çok geç (16 Haziran), meyvesi yuvarlakça-kalp şeklinde, iri (6,23 g), koyu kırmızı- morumsu renkli, çok sert, gevrek, sulu ve çok iyi kalitelidir. Ağaçları çok verimli olup, % 3 oranında meyve çatlaması yapar. Yola çok dayanıklıdır.

Kara gevrek : Çok geç (16 Haziran), meyvesi fıçı şekilli- hafif konik, çok iri (7,78 g), koyu morumsu- kırmızı renkli, sert, gevrek, çok sulu ve kalitelidir. Ağaçları çok verimli olup, % 11 oranında meyve çatlaması yapar. Yola çok dayanıklıdır.

0900 Ziraat : Çok geç (19 Haziran), meyvesi geniş kalp şeklinde, çok iri (8,18 g), parlak koyu kırmızı renkli, çok sert, gevrek, sulu ve çok kalitelidir. Ağaçları verimli olup, hiç meyve çatlaması yapmaz. Ülkemizde çok yaygın olup Akşehir Napolyonu, Dalbastı ve Uluborlu olarak tanınır. Yola çok dayanıklıdır.

Lambert : Çok geç (19 Haziran), meyvesi kalp şeklinde, çok iri (7,6 g), parlak koyu kırmızı renkli, çok sert, gevrek ve çok iyi kalitelidir. Ağaçları çok verimli olup, % 18 oranında meyve çatlaması yapar. Bu bakımdan olgunluğa yakın dönemde yağış olmayan bölgelere önerilir. Yola çok dayanıklıdır.

Merton Late : Çok geç (24 Haziran), meyvesi yuvarlakça, iri (5,76 g), donuk sarı zemin üzeri parlak pembemsi-kırmızı renkli, sert, gevrek, sulu ve kalitelidir. Ağaçları çok verimli olup, % 4 oranında meyve çatlaması yapar. Yola dayanıklıdır.

Yukarıda yetiştiriciliği önerilen kiraz çeşitleri için uygun dölleyici çeşitler önem sırasına göre aşağıda belirtilmiştir. Bu belirlimede, isimleri tekrarlamamak için çeşitlere verilen numaralardan yararlanılmıştır.

1.Edirne : 6, 8, 11,13, 16, 19, 20, 24

2.Turfanda : 3, 7,11

3.Early Burlat : 2, 7, 11

4.Starking Hardy Giant : 6, 10, 11

5.Durona Dicesena : 6, 11, 16

6.Visto : 1, 4, 5, 10, 12, 13, 14, 18

7.Merton Premier : 2, 3, 11, 13, 14, 15

8.Merton Bigarreau : 1, 16, 17, 19, 20, 23

9.Larian : 10, 13, 14

10.Berryessa : 4, 6, 13, 14, 15

11.Noir De Guben : 1, 2, 3, 4, 5, 7, 13, 14, 18, 22

12.Stella : Kendine verimli

13.Van : 1, 6, 7, 10, 11, 14, 15, 23

14.Bing : 6, 7, 10, 11, 13

15.Bigarreau Napolean : 6, 7, 10, 11, 13

16.Bigarreau Gaucher : 1, 5, 8, 17, 18, 20, 23, 24

17.Noble : 9, 16, 20, 23, 24

18.Bella Di Pistoia : 6, 11, 16

19.Karabodur : 1, 8, 13, 16, 24

20.Merton Marvel : 1, 8, 17, 24

21.Karagevrek : 6, 16

22.0900 Ziraat : 16, 23, 24

23.Lambert : 8, 13, 16, 22, 14

24.Merton Late : 1, 8, 16, 19, 20, 23

Sanayide çok kullanılan kiraz çeşitleri

Hacıömer Karası : Orta mevsim, meyvesi yuvarlak, orta iri (3,38 g), açık kırmızı renkli, çok sert ve orta kalitelidir. Ağaçları çok verimlidir. Kendine kısır olup, dölleyicileri bilinmemektedir.

Siyah Ömeroğlu : Orta mevsim, meyvesi yuvarlak, orta iri (3,15 g), kırmızı renkli, çok sert ve orta kalitelidir. Hiç meyve çatlaması yapmaz ve taşımaya çok uygundur. Ağaçları çok verimlidir. Kendine kısır olup, dölleyicileri bilinmemektedir.

Beyaz Ömeroğlu : Geç mevsim meyvesi yuvarlakça-kalp şeklinde, iri (5,4 g), sarı zemin üzeri pembemsi kırmızı renkli, sert ve orta kalitededir. % 3 oranında meyve çatlaması yapar ve taşımaya çok uygundur. Ağaçları çok verimlidir. Kendine kısır olup, dölleyicileri bilinmemektedir.

Beyaz Kiraz (Starks Gold) : Çok geç, meyvesi yuvarlak, orta iri (3,4 g), sarı renkli, sert ve orta kalitededir. % 3 oranında meyve çatlaması yapar ve taşımaya dayanıklılığı azdır. Ağaçları çok verimlidir. Kendine kısır olup, dölleyicileri 0900 Ziraat ve Bigarreau Gaucher’dir.

5.2. Vişne Çeşitleri

Yetiştiriciliği önerilen iki vişne çeşidi olup, ikisi de kendine verimlidir. Herhangi bir döllenme problemi yoktur.

Kütahya : Çok geç, meyvesi yuvarlak, çok iri (6,79 g), koyu morumsu-şarabi renkte, çok sert, çok sulu, az lifli ve çok iyi kalitelidir. Ağaçları çok verimli olup, hiç meyve çatlaması yapmaz.

Montmorency : Geç mevsim, meyvesi yuvarlakça, orta iri (4,62 g), kırmızı renkli, orta sert, sulu ve kalitelidir. Ağaçları çok verimli olup, hiç meyve çatlaması yapmaz.

6. KİRAZ ve VİŞNE BAHÇESİNDE UYGULANAN KÜLTÜREL ve TEKNİK İŞLEMLER

6.1. Bahçe Tesisi

Kapama kiraz ve vişne bahçesi tesis ederken, özellikle kirazlarda iyi bir dikim planlaması gerekmektedir. Vişnelerde döllenme sorunu olmadığından tek çeşitle de bahçe tesis edilebilir. Ancak ikinci bir çeşit verimi daha çok arttırır. Kirazlar kendine kısır olduğundan ana çeşitler, dölleyici çeşitten hiçbir zaman iki sıradan fazla uzakta olmamalıdır. Bu ilkeyi dikkate alarak gerek döllenme gerekse hasat ve pazarlama kolaylıkları için; bahçeye erkenden geçe doğru olacak şekilde en az 4-5 çeşit, hatta en iyisi de 7-8 çeşit dikilmelidir.

Örneğin aşağıdaki bir kiraz bahçesi düzeni çok uygundur.

Early Burlate : X X X X X X X X X X

Vista : X X X X X X X X X X

Merton Premier : X X X X X X X X X X

Noir De Guben : X X X X X X X X X X

Van : X X X X X X X X X X

Bigarreav Gavcher : X X X X X X X X X X

Merton Marvel : X X X X X X X X X X

Lambert veya 0900 Ziraat : X X X X X X X X X X

Dikim aralıklarını toprak durumu, anaç, sulama ve gübreleme gibi koşullar belirler. Ancak genel olarak kullanılan dikim aralıkları, yabani kiraz üzerine aşılı kirazlarda 8 x 8, 8 x 6 veya 7 x 7; idris üzerine aşılı kirazlarda 6 x 6, 5 x 6; Stockton Morello klon anacı üzerine aşılı kirazlarda ise 3 x 4 m’ ye kadar düşmektedir. Vişne çöğürü üzerine aşılı vişnelerde 4 x 4, 3 x 4 m olmaktadır.

6.2. Sulama

Yıllık yağışın 600 mm ve üzerinde olduğu yerlerde kirazı 400 mm ve üzerinde ise, vişneyi sulamaya gerek yoktur. Ancak bu yağışların altında ki yerlerde ise yılda 2 – 3 kez sulama yapılması vegetatif ve generatif gelişme açısından yararlı olacaktır.

6.3. Gübreleme

Kiraz ve vişne bahçelerinde özellikle ilk kuruluş devresinde dekara 2-3 ton yanmış çiftlik gübresi verilmesi ve bunun 2 yılda bir tekrarlanması ağaçların gelimesi açısından yararlıdır. Dikimi izleyen ilk yıllarda, yani ağaçların teşekkülü esnasında çok kuvvetli gübre verilmesi sakıncalıdır. Çünkü kuvvetli vegatatif gelişme gösterir ve meyve teşekkülü gecikir. Ancak verime yatmış ağaçlarda durum farklı olup, bunlara her yıl yukarıda belirtilen çiftlik gübresi dışında yapılacak toprak ve yaprak analizleri doğrultusunda inorganik gübre verilmelidir.

6.4. Budama

Kiraz ve vişneler taçlarının gelişimi açısından farklılıklar gösterir. Kiraz çeşitleri genellikle dikili büyüyen bir taç oluştururken, vişne çeşitleri daha yayvan bir taç şekli oluşturur. Bu nedenle kirazlar için piramit veya modifiye lider (değişik doruk dallı) sistem uygulanırken, vişneler genellikle modifiye lider ( değişik doruk dallı sistem şeklinde taçlandırılır. Yaygın olarak uygulanan ise her ikisinden de modifiye lider sistemdir. Modifiye lider sisteminde genel esaslar elma ve armuttakinin aynısıdır. Ancak kirazlarda, çatal dalların yarılmaya hassasiyeti nedeniyle kuvvetli çatı dalların oluşturulmasına özel bir dikkat göstermek gerekir.

Fidanlar, tercihen 1.5-2 cm. çapında , 150-200cm. boyunda, bir yaşlı ve kuvvetli olmalıdır. Bu fidanların tepeleri 90-107cm. den vurulur. Lider haricinde seçilen 4 yan dalın ana gövde üzerinde birbirlerinden 30cm. aralıkta ve ana gövde ile aralarındaki açının 45-60° olması gerekir. Çatı teşekkül ettikten sonra, ağaçlar çiçeğe yatıncaya kadar çok az budanmalıdır. Özellikle genç kiraz ağaçlarında dalların yukarıya doğru gelişme eğilimi vardır. Bu bakımdan yan dalların gelişmesine özel bir dikkat göstermek gerekir. Kısaca gerek kiraz gerekse vişne ömrü boyunca hafif budama ister.

7. HASTALIK VE ZARARLILAR

Kiraz ve vişnenin yaygın olan önemli hastalık ve zararlıları Monilya ( Mumya ) ve kiraz sineğidir.

7.1. Monilya ( Mumya ) Hastalığı

Monilya (Munya) kastalığı diğer sert çekirdeklilerde olduğu gibi kiraz ve vişnenin de en önemli fungal hastalıklarından biridir.

7.1.1. Belirtileri ve Biyolojisi: Hastalık; birinci derecede sürgün ve çiçek yanıklığına, ikinci derecede meyve çürüklüğüne neden olur. Kuruyan çiçekler meyve oluşturmaz. Gruplar halinde sürgünde kalır. Fungus miselleri çiçekten dala geçip orada da açık kanser yaraları oluşturur ve dalları uçtan geriye doğru kurutur. Çiçekler, sapları üzerinde kuvrılarak, o noktada çıkan zamkla dala yapışırlar. Meyveler genellikle olgunlaşmaya yakın zamanda enfekte olur ve çürürler. Çürüyen meyveler bir süre sonra mumyalaşarak dalda asılı kalırlar.

Fungus kışı mumyalaşmış meyvelerde de hastalıklı, kanserli dallarda geçirir. Bunlardan çıkan sporlar ilkbaharda tam çiçeklerin açılma zamanında çiçekleri enfekte ederler.

7.1.2. Mücadelesi

Monilya ile mücadelede kültürel önlemler ve kimyasal mücadele uygulanır.

7.1.2.1. Kültürel Önlemler

Ağaçlarda bir yıl önceden kalmış hastalıklı dal çiçek ve mumya meyveler temizlenmelidir.

7.1.2.2. Kimyasal Mücadele

İlk ilaçlama çiçekler tek tük açtığı zaman başlar. İkinci ilaçlama ise çiçeklerin tümü açtığında yapılır. Monilyaya karşı etkili maddesi, formülasyonu ve kullanma oranı aşağıda belirtilen ilaçlardan birisi ile kimyasal mücadele uygulanır.

Etkili Maddenin . Adı ve %’si
Formülasyonu
100 lt. Suya Preparat (gr)

Captan 50
WP.
300

Thiran 80
WP.
200

Dodine 65
WP.
100

Benomyl 50
WP.
60

Carbendazim 50
WP.
75

Vinclozolin 50
WP.
100

Thiophanatemethyl 70
WP.
60


7.2. Kiraz Sineği

Konukçuları kiraz ve vişne, ara konukçusu hanımeli ( Lomicera ) türleri olan; kiraz sineğinin ergini 4-5mm. Boyunda, thorak (göğüs) siyah renkte, kanatlar şeffaf, 4 adet mavimsi- siyah bant bulunur. Yumurtaları ince, uzun, beyaz renkte, larvalar bacaksız tipte ve krem beyazı renginde, pupası fıçı pupa tipindedir.

7.2.1. Zarar Şekli ve Yaşayışı

Kiraz Sineği larvaları, meyvelerin etli kısmında beslenerek meyvelerin dökülmesine sebep olur. Kurtlu meyveler dökülür. Dökülmese dahi Pazar değeri düşük olur.

Kiraz Sineği; kışı pupa evresinde, toprak içinde, diyapoz durumunda geçirir. Ertesi yıl ilkbaharda çıkan erginler çiftleştikten sonra dişiler, meyvelerin ben düşme döneminde yumurta koyma borularıyla meyveleri delerek yumurta bırakırlar. Dişiler yumurta bırakırken seks feromunu salgıladıklarından bu meyveler üzerine gelen erkekler bir süre burada kalırlar. Bu da meyvelere ikinci kez yumurta bırakılmasını önlemekte ve böylece bir meyvede bir larva gelişmektedir.

Bir dişi 40-100 yumurta bırakmaktadır. Yumurtadan çıkan larvalar meyvenin etli kısmında beslenip olgun hale geldikten sonra, meyveyi terk ederler ve toprağın 2-5 cm. derinliğinde pupa olurlar. Toprak içindeki pupalar ertesi yıla kadar burada diyapoz durumunda kalırlar. Böylece kiraz sineği yılda bir döl vermiş olur.

7.2.2. Mücadelesi

Kiraz Sineği ile mücadelede kültürel önlemler kimyasal mücadele uygulanır.

7.2.2.1. Kültürel Önlemler

Kurtlu meyvelerin toplanarak derine gömülmesi, dayanıklı ve erkenci çeşitlerin yetiştirilmesi, yabani kiraz, vişne ve Lonicera (Hanımeli) türlerinin kiraz, vişne bölgelerinde yetiştirilmemesi, sonbaharda toprak işlemesi, kiraz sineği populasyonunu önemli ölçüde azaltır.

7.2.2.2. Kimyasal Mücadele

Meyvelere ben düştüğü devre ilaçlamaya başlamak için uygun bir dönemdir. Bu gözlem en erkenci çeşide göre yapılmalıdır. Bu uygun yöntem bahçelere sarı yapışkan vizüel tuzaklar asarak ilk ergin çıkışına göre ilaçlama yapmaktır.

Hastalık tuzak kontrolleri ile ikinci veya üçüncü bir ilaçlamaya gerek olup olmadığı saptanmalıdır. Kiraz Sineğine karşı etkili maddesi, formülasyonu ve kullanma oranı aşağıda belirtilen ilaçlardan birisi ile kimyasal mücadele uygulanır. Son ilaçlama ile hasat arasındaki minimum süreye titizlikle uyulmalıdır.

Etkili Maddenin . Adı ve %’si
Formülasyonu
100 lt. Suya Preparat (gr)
Son ilaçlama ile Hasat Arasındaki Minumum Süre

Bromophs 25/40
EC
200cc / 125cc
7 gün

Malathion 20/25
EC/WP
300cc / 250gr.
7 gün

Diazinon 20
EC
200cc
14 gün


8. HASAT, TASNİF VE AMBALAJLAMA

8.1. Hasat

Kiraz ve vişneler hasat olgunluğuna geldikleri zaman toplanmalıdır. Bu ise, meyvenin normal irilik, rengini ve çeşide özgü tad ve aromasını alması demektir. Şurası çok iyi bilinmelidir ki, bu türlerde meyveler hasat zamanına doğru iriliklerine büyük ölçüde artırmakta ve böylece verim miktarı % 35-40 artmaktadır.

Ekonomik düşünceden dolayı, bazı çok erken olgunlaşan çeşitler istisna edilirse, kiraz ve vişneler genellikle bir defada hasat edilirler ve yine genellikle el ile ve sapları ile beraber toplanırlar. Toplama esnasında meyve dalcıkları kırılmamalıdır. Toplanan meyveler 3-5 kg.lık sepet veya kovalara konur ve ambalaj yerlerine böyle gönderilir.

8.2. Tasnif ve Ambalajlama

Özellikle kirazlar pazara arz edilirken ekstra, I. sınıf ve II. sınıf olmak üzere üç sınıfa ayrılırlar. Çapı 20 mm’ den aşağı olmayan, şekil ve renk yönünden tamamen birbirine benzeyen en üstün meyveler extra sınıfa girerler. Yine iyi kaliteli olmakla birlikte şekil, renk ve gelişme bakımından hafif özürlü çapı en az 17 mm olanlar I. sınıfa girerler. Seçilen bu meyvelerden arta kalan ancak yinede taze, sağlam, yarasız, lekesiz, çatlak olmayan meyveler II. sınıfa girerler. Bunlarda büyüklük aranmaz.

Bu şekilde seçilen kirazlar, 5 – 10 kg’ lık sepet kutular veya 30 x 50 cm boyutlarında ki tablalara konularak pazara arz edilir. Ambalaj kaplarının hafif, temiz

--KUŞBURNU

KUŞBURNU YETİŞTİRİCİLİĞİ
[Giriş] [Ekolojik İstekleri] [Döllenme Biyolojisi ve Çiçek Özellikleri] [Çoğaltılması] [Bahçe Tesisi] [Verim] [Yıllık Bakım İşlemleri] [Kaynaklar]

1. GİRİŞ

Yurdumuzun çeşitli yörelerinde doğal popülasyon halinde yaygın olarak bulunan kuşburnu, içerdiği mineral madde ve vitaminler yönünden gıda ve ilaç sanayinde aranan bir bitki durumundadır.

Kuşburnu meyveleri C,P (Permeabilite), A, B1, B2, E ve K vitaminleri ile mineral maddelerden özellikle P ve K elementleri bakımından oldukça zengindir. 100 gr. Kuşburnu da bir sandık portakala eş değer C vitamini vardır. Kuşburnu meyvesi limon ve domatesten 30-40 defa, elmadan ise 300 defa daha fazla vitamin içermektedir.

Kuşburnu meyveleri marmelat, reçel, meyve suyu, bitkisel çay ve bebek mamalarının yapımında; ayrıca C vitamini bakımından fakir olan diğer meyve ve sebze sularının da vitamince zenginleştirilmesinde kullanılmaktadır. Çiçek ve yaprakları da bitkisel çay olarak değerlendirilmektedir.

Halen birçok Avrupa ülkesinde ilaç hammaddesi olarak değerlendirilen kuşburnunun halk hekimliğinde böbrek ve mesane taşlarına, ishale, diş eti kanamalarına, yan ve göğüs ağrılarına karşı kullanıldığı bilinmektedir.

Kökleri oldukça derine ulaştığından ve kuraklılığa dayanıklılığı nedeni ile verimsiz alanların değerlendirilmesinde, erozyon kontrolünde, özellikle dikenli tipler ise çit bitkisi olarak kullanılmaya çok uygundur.

Ayrıca, özellikle Rosa rugosa gibi türler park ve bahçelerde süs bitkisi olarak değerlendirilebilir.

Ülkemizde kuşburnu bitkisine duyulan ilginin artmasına paralel olarak son yıllarda kuşburnu mamülleri üreten gıda sanayi kuruluşlarının sayısı da artmıştır. Bu konuda ilk sırayı alan Tokat ilinin merkez ve ilçelerinde 4 büyük kuruluş kuşburnu mamülleri üretimi yapmaktadır. Ne yazık ki, bu kuruluşlar yeterli hammadde bulamamanın sıkıntısını çekmektedirler. Örneğin; Tokat Merkez İlçede bulunan Dimes Gıda Sanayi 5 000 tona kadar meyve işleme kapasitesine sahip olduğu halde, 1999 yılı içerisinde ancak 550 ton meyve temin edebilmiştir. Bu rakamlar dahi hammadde konusunda ki acil ihtiyacın anlaşılması için yeterince bilgi vermektedir.

Mevcut sanayi kuruluşlarının ve halkın kuşburnu meyvesine olan talebi sonucunda kuşburnu pazarları oluşmaktadır. Bu yılda (1999) Tokat ilinde kuşburnu meyvesi 120 000 – 200 000 TL/Kg üzerinden alıcı bulmuştur. Ekonomik açıdan incelendiğinde gerek satış için hazır Pazar imkanları ve gerekse yüksek satış fiyatı ile kuşburnu bitkisi dar gelirli çiftçilerimizin en önemli gelir kaynağı olacaktır.

Gerek iç talebin karşılanması, gerekse ihraç imkanlarının arttırılması için bol ve kaliteli kuşburnu meyvesine duyulan ihtiyaç gün geçtikçe artmaktadır. Hali hazırda bazı illerimizde kuşburnu bitkisi tohumla üretilerek erozyon kontrolünde kullanırken, bazı illerimizde ise doğal popülasyonları, gül yetiştiriciliğinde anaç olarak kullanılmak,yakacak temin etmek, arazi açmak gibi nedenlerle tahrip edilmektedirler. Ayrıca bazı hastalık ve zararlılarda doğal kuşburnu popülasyonlarında önemli kayıplara sebep olmaktadır.

Ülkemizde doğal popülasyon halinde bulunan değişik kuşburnu tiplerinin tespiti, bunların muhafaza altına alınması, çeşitli kullanım amaçlarına uygunluk durumlarının araştırılması, uygun görülen tiplerin meyveciliğe kazandırılması ve çoğaltılması ülke ekonomisine katkılar sağlayacağı gibi, kırsal kesimde, iklim ve toprak şartlarının ekonomik bir kültür tarımına uygun olmadığı yörelerimizde ki halkımıza da yeni gelir kaynağı olanağı doğuracaktır.

Kuşburnu (Rosa spp) yetiştiriciliğine ilgi duyan çiftçilerimize gerekli olan pratik ve teorik bilgilerin aktarımı amacı ile bu broşür hazırlanmıştır.

2. KUŞBURNU’NUN EKOLOJİK İSTEKLERİ
2.1. İklim İstekleri
Kuşburnu bitkisi deniz seviyesinden itibaren, 2 500 metre yükseklikteki yerlere kadar çok uzun bir sahada yetişmektedir.

Yayılış alanından da anlaşılacağı üzere çok değişik extrem iklim şartlarına karşı çok dayanıklı bir bitkidir.

Soğuğa karşı çok mukavimdir.

Mayıs – Haziran – Temmuz aylarında çiçek açtığı için donlardan zarar görmezler. Yükseklere çıkıldıkça çiçeklenme zamanı gecikmekte ve meyve kalitesi artmaktadır.

Kök sistemleri çok derine indiğinden kuraklığa karşı mukavimdirler.

En iyi gelişmeleri nehir kenarlarında olur.

Kış soğuklanma ihtiyacı yüksek olduğundan Akdeniz sahil kesiminde pek bulunmazlar.

Özellikle vegetasyon döneminde ki yeterli yağış meyve iriliğini arttırmaktadır.

Açık arazide, güneşlenmenin yüksek ve bol olduğu yerlerde, güney marazlarda meyve rengi ve iriliği ile birlikte meyvede ki C vitamini içeriği de artmaktadır.

2.2. Toprak İsteği
Toprak konusunda seçici değildirler. Çok farklı yapılarda ki topraklarda yetişebilmektedirler.

Kumlu topraklarda çok iyi gelişir.

Besin maddelerince zengin, gevşek topraklarda en iyi gelişimi gösterirler.

3. DÖLLENME BİYOLOJİSİ ve ÇİÇEK ÖZELLİKLERİ
Kuşburnular da haploid kromozom sayısı, n = 7’dir. Türlerin büyük bir kısmı poliploittir. Türler arasında kromozom sayısı 2n = 14 ile 2n = 42 arasında değişmektedir.

Kuşburnu türlerinin büyük bir kısmı kendine verimlidir. Kendilemede meyve tutum oranları genelde % 40’ın üzerindedir. Bu oran R. canina’da % 82,2, R. rubiginosa’da % 84,9 gibi çok yüksek rakamlara ulaşır. Ancak R. pandulina türü kendine kısırdır. Serbest tozlamada meyve tutum oranı çok yüksek olduğundan bahçe tesisinde karışık türlerin bir arada olması istenmektedir.

Kuşburnu türlerinde çiçekler salkım şeklinde olup tek veya 2-15 tanesi bir arada bulunur. Çiçek rengi tür ve yetişme şartlarına göre beyaz, pembe, kırmızı ve sarıdır. Çiçeklerde 5 çanak, 5 taç yaprak ve çok sayıda erkek ve dişi organ bulunur. Çiçeklenme tür ve iklime bağlı olarak Nisan-Mayıs-Haziran aylarında olmakta ve 15-25 gün sürmektedir. Meyveleri yalancı meyve olup, receptaculum (çiçek tablası) içeri doğru çökerek ovaryumu az veya çok içeri almıştır(Hypanthium).

Meyve şekli basık yuvarlaktan uzun eliptik şekle kadar değişmekte, sarı, turuncu veya kırmızı renktedir. Meyveleri tür özelliğine ve bitkinin bulunduğu ekolojik şartlara göre Ağustos ortası Ekim başı arasında olgunlaşır.

Kuşburnu çok uzun ömürlü bir bitkidir. Halen Almanya’da bir kilisenin bahçesinde 300 yıllık olduğu sanılan kuşburnu bitkisinin bulunduğu belirtilmektedir.

4. ÇOĞALTILMASI

4.1. Tohum İle Çoğaltma

Kuşburnu tohumları yüksek oranda Absisik asit (ABA) içerdiklerinden kolay çimlenme göstermezler. Bazı kuşburnu türlerinde tohumla çoğaltmada çok az açılım ortaya çıkmakta, dolayısı ile bu türlerin çoğaltılmasında tohumla çoğaltma yöntemine baş vurulmaktadır.

Tohumlar ıslak nehir kumu içinde + 5 °C’ de 90-120 gün bekletilerek katlama işlemine tabi tutulduğunda çimlenme oranında artış gösterir.

Konsantre H2SO4 (Sülfirik Asit) ile 5 dakika aşındırma işlemine tabi tutulduğunda çimlenme oranında % 24-60 oranında artış gözlenmiştir.,

Yüksek oranda çimlenme elde edebilmek için meyveler sarımsı veya hafif kırmızıya döndüğü dönemde toplanmalıdır. Meyvelerden çıkartılarak doğrudan araziye ekim yapıldığında en uygun ekim zamanı Eylül sonu, en uygun ekim derinliği ise 2,5 cm’ dir.

Bir meyve içinde 20-40 adet tohum bulunmaktadır. Özellikle bazı türlerde ana bitkiden çok farklı özelliklere sahip tipler ortaya çıktığından tohum ile üretim istenmez. Tohum ile çoğaltılmış bitkiye fidan değil ancak çöğür denilebilir. Bu şekilde elde edilmiş kuşburnu bitkisi ile bahçe tesisi ileriye dönük pek çok problemi de beraberinde meydana getireceğinden bu tür uygulamalardan kaçınılmalıdır.

Hollanda menşeili Rosa rugosa türünde tohumla çimlenme gücü çok yüksektir. Bu şekilde elde edilmiş çöğürler özellikle park ve bahçe tanziminde kullanılmaya çok uygundur. Rosa rugosa yöremizde mevcut Rosa Canina türüne göre farklı özellikler göstermektedir.

Rosa rugosa Nisan sonunda başlayarak vegetasyon dönemi devam ettiği sürece Kasım ayı dahil çiçeklenmeye devam etmekte, her yeni sürgünün ucunda çiçeklenme ve tip özelliğine göre 1-15 adet meyve oluşturmakta, meyve içinde 30-50 adet çekirdek bulunmaktadır.

4.2. Çelikle Çoğaltma
Çelikle üretim için Sonbahar sonunda veya kış başlangıcında bir yaşlı 6-9 mm çaplı dallar kesilmelidir. 15-20 cm uzunlukta kesilen çelikler demet halinde nemli kum veya pist yosunu içinde tutulur. Bu çelikler önce nem geçirmeyen kağıda, sonra nemli gazete kağıdına, daha sonra da nem geçirmeyen kağıda sarılarak buz dolabında muhafaza edilir. Daha sonra ilk baharda köklendirmeye alınır. Aynı yıl süren dalların kısmen sertleştiği devrede alınan yumuşak odunsu çekirdeklerde uygun ortamlarda köklendirilebilir.

Kuşburnu türlerinde çelikten köklendirmede görülen zorlukların ortadan kaldırılması daha doğrusu köklenme oranının arttırılması için çeşitli hormonların köklenme üzerine etkisi kanıtlanmış ve pratiğe intikal etmiştir. Çeliklerin köklendirilmesinde oksin grubunda yer alan IBA, IAA ve NAA gibi hormonlar kullanılmıştır. çeliklerin köklendirilmesinde en iyi sonucu veren IBA (İndole-3-Butyric Acid) olmuştur. Çeliklere hormon uygulaması sonucunda köklenme oranı bakımından türler arasında olduğu gibi aynı tür içerisine giren farklı tipler arasında da önemli farklar ortaya çıkmaktadır.

Kuşburnular da dikensiz tiplerin köklenme oranları dikenlilere göre daha yüksek olmaktadır. Diğer yandan çelik üzerinde göz sayısının artması da köklenme oranını artırmaktadır.

Tokat çevresinde ki doğal floradan alınan kuşburnu çeliklerinin köklenmesi üzerinde yapılan bir araştırmada, en yüksek köklenme oranı (% 48) 2000 ppm’lik IBA uygulamasından elde edilmiştir.

4.3. Aşı ile Çoğaltma
Seleksiyon çalışmalarında bulunan tiplerin çoğaltılmasında ortaya çıkan sorunların bertaraf edilebilmesi amacıyla, 1995 yılında Tokat Meyvecilik Üretme İstasyonu Müdürlüğünde başlatılan “Çeşitli Kullanım Amaçlarına Uygun Kuşburnu Tiplerinin Çoğaltılması Projesi” kapsamında 4 yıl süren çalışmalar sonucunda çok başarılı sonuçlar elde edilmiştir.

Anaç materyali olarak gül yetiştiriciliğinde kullanılan dikensiz Rosa Multiflora anacı kullanılmıştır. Böylece dikensiz tek bir gövde üzerinde, selekte edilen tiplerden aldığımız gözlerle yaptığımız yongalı ve “ T “ göz aşıları tekniği (Ek- 1,2) ile kuşburnu fidanları elde edilmiş ve seri üretime geçilmiştir.

Proje kapsamından 4 yıl boyunca 10 Ocak- 20 Ekim tarihleri arasında belirlenen 7 periyotta yaklaşık beş bin adet aşı yapılmıştır.

10 Ocak- 20 Nisan tarihleri arasında Yongalı Göz Aşısı tekniği ile yapılan sürgün göz aşılarında en yüksek aşı tutma oranı %97,9 ile 10-20-28 Şubat tarihleri içerisine alan ikinci periyotta elde edilmiştir. 10-20 Ocak tarihlerini içine alan 1. Periyotta aşı tutma oranı %95,4 10-20-30 Mart tarihlerini içine alan 3. Periyotta aşı tutma oranı %74,5 ve 10-20 Nisan tarihlerini içine alan 4. Periyotta aşı tutma oranı % 62,9 olmuştur.

Durgun Göz Aşılarında 20 Temmuz – 10 Ekim tarihleri arasında 3 ayrı periyotta Yongalı ve “T” Göz Aşısı tekniği ile yapılan aşılarda en yüksek aşı tutma oranı % 82,0 ile 20-30 Temmuz 10–20-30 Ağustos tarihlerini içerisine alan 5. periyotta ve “T” aşı tekniği ile yapılan aşılarda olmuştur.

Durgun göz aşılarında aşı tutma oranında ikinci sırayı % 74,1 ile 10-20-30 Eylül tarihlerini içine alan 6. Periyotta ve “T” aşı tekniği ile yapılan aşılar almıştır.

İlimiz ve çevre illerden gelen yoğun taleplerin karşılanması amacıyla proje sonuçları da dikkate alınarak 2000 yılı sonbaharında çiftçimize intikal ettirilmek üzere, Tokat Meyvecilik Üretme İstasyonu Müdürlüğü’nde 16.000 adet Kuşburnu fidanı üretimine başlanmıştır.

4.4. Doku Kültürü İle Çoğaltma
Rosa türleri meristem, anter, koltuk altı, sürgün ucu, kallus ve embriyo gibi değişik doku kültürü yöntemleriyle çoğaltılabilmektedir.

Rosa türlerinde yapılan kallus kültüründe yeni meydana gelen bitkilerde sürgün özelliği bakımından varyasyon ortaya çıkmış, ancak bitkilerin kök yapıları ana bitkiye benzer bulunmuştur.

Rosa türlerinin doku kültürü ile çoğaltılmasında, büyümeyi düzenleyici maddelerin değişik etkileri vardır. Yapılan çalışmalarda oksinler gurubundan en çok NAA ile FAA, gibberellinlerden GA3, stokininlerden kinetin ile zeatin ve BA kullanılmıştır.

Çoğaltmada 2 hormon kombinasyonu kullanıldığında köklendirme daha başarılı olmaktadır. Türler ve çeşitlerin ortamdaki sitokinin ve oksine karşı farklı farklı tepkileri tesbit edilmiştir. Stokininlerce zenginleştirilmiş bir gelişme ortamında köklenme genellikle mümkün olmamaktadır. Rosa türleri köklenme için hormonsuz veya düşük konsantrasyonlu oksin ve stokinin içeren bir ortama transfer edilmelidir.

5. BAHÇE TESİSİ
Kuşburnu için çok farklı dikim mesafeleri önerilmektedir. Bunun sebebi her türün farklı gelişim, dallanma ve habitüs oluşturmasından kaynaklanmaktadır.

Tavsiye edilen dikim mesafeleri 1x 1,5 - 1,5 x 2 – 3,5 x 1,2 – 3 x 2 – 3 x 3 gibi çok geniş bir aralık göstermektedir. Bu dikim mesafeleri göz önüne alındığında dekara 111 - 667 adet fidan dikilebilmektedir.

Müessesemizde üretimine başladığımız aşılı kuşburnu fidanları kök sürgünü vermediğinden ocak şeklinde değil, tek bir ana gövde üzerinde aşı yerinden dallanma göstermektedir. Anaçlık tesisi için yaptığımız denemelerde sıra aralarının traktörle sürülebilmesi için mesafeler 3 metre, sıra üzeri mesafeler ise 2 metre olarak belirlenmiştir. Bu durumda dekara 160 bitki düşmektedir.

Kışı şiddetli geçen iklim bölgelerinde fidanların ilkbaharda dikilmesi daha uygundur. Bu tarih şiddetli soğuk ve donlardan sonra, havaların yumuşamaya başladığı ilkbaharın başlangıcı sayılan günlere rastlamaktadır. Esas itibariyle fidan dikim dönemi, sonbaharda ağaçlar yapraklarını döktükten itibaren başlayarak, tomurcuklar patlayıncaya kadar devam eder. İklim elverişli ise fidanın sonbaharda dikilerek ilkbaharda vegetasyonun başladığı döneme yerine adapte olmuş vaziyette girmesi en uygun durumdur.

Fidan dikilecek çukurlar sonbaharda yağışlardan önce açılarak toprağın tavlanması ve havalanması sağlanmalıdır. Fidan dikilecek yerler 60 x 60 cm genişlik ve derinlikte açılmalıdır. Daha yüksek seviyede bitki besin elementi ihtiva eden üstten çıkan toprağın, üzerinden bir yıl geçmiş yanmış çiftlik gübresi ile karıştırılarak fidan çukurunun tabanına, alttan çıkan toprağın ise çukurun üst kısmına konulmasına dikkat edilmelidir.

Fidan dikilirken aşı yerinin ve kök boğazının toprak seviyesinden yukarıda kalmasına çok dikkat edilmeli, dikimden sonra çukurun etrafında çanak oluşturularak fidan için gerekli suyun alınmasına yardımcı olunmalıdır.

Kuşburnu fidanları dikim esnasında hereğe gerek duymazlar.

Fidanların dikiminden sonra toprak iyice sıkıştırılarak hemen can suyu verilmelidir.

Meyve tutumunun artırılması için kapama kuşburnu bahçelerinin değişik türler ile kurulması tavsiye edilmektedir.

6. VERİM
Birim alandan yüksek verim alınması seçilen tiplerin meyve irilikleri yanında, bol çiçek ve meyve oluşturmasına bağlıdır. R. canina’dan geliştirilen kültür çeşitlerinde meyve ağırlığının 8-10 g arasında olduğu belirtilmektedir. Yabani olarak gelişen kuşburnu meyvelerinde ağırlığın 1,31-3,12g arasında değiştiği bildirilmiştir.

Doğal olarak yetişen kuşburnu bitkilerinden bitki başına ne kadar meyve alınabileceğine dair sağlıklı bir bilgiye rastlanmıştır.

Kültüre alınmış tiplerin verimi ile ilgili araştırma sonuçları da farklılıklar göstermektedir.

Verim ile ilgili yapılan bir çalışmada dekara verim 520-1000 kg (Simenak, 1982; Kühn,1992), diğer bir çalışmada dekara 160 bitki bulunduğunda dekara verim 270-425 kg (Berger, 1992) arasında ölçülmüştür.

Çalı başına verim ile ilgili olarak yapılan bir araştırmada çalı başına verim 2-8 kg (Nitransky, 1974), diğer bir çalışmada 1.7-2.6 kg (Berger, 1992) arasında bulunmuştur.

Aşılı kuşburnu fidanları ile oluşturduğumuz anaçlık parselinde üç yaşlı fidanlarda yaptığımız ölçümde ise çalı başına verim 1.2-2.1 kg olarak tesbit edilmiştir.

7. YILLIK BAKIM İŞLEMLERİ
7.1. Toprak İşleme

Bahçe toprakları çok değişik amaçlarla işlenir. Genel olarak;

a) Bitkilerin su ve gıda maddelerine ortak olan yabani otları öldürmek,

b) Çeşitli gübrelerin toprağa karışmasını sağlamak,

c) Toprak verimliliğini artıran mikroorganizmaların faaliyetini artırmak,

d) Kök bölgesinin solunumunu, topraktaki besin maddelerinin çözünürlüğünü ve toprağın havalanmasını temin etmek,

e) Yağmur, kar sularının toprak tarafından emilimini kolaylaştırmak, kurak yerlerde ve meyilli arazilerde su kaybını en aza indirmek,

f) Toprakta kışlayan haşerileri yok etmek, şeklinde özetlenebilir.

Kuşburnu bahçelerinin sonbaharda toprak tavında iken iklim bölgesinin durumuna göre Ekim-Kasım ayları içerisinde var ise traktörle 15-20 cm derinlikte pullukla işlenmesi yoksa bel ile bellenerek alt üst edilmesi çok faydalıdır. Bu şekilde işlenmiş olan bahçelerde yağan yağmur ve kar suları, toprak tarafından çok iyi tutulduğundan, fidanların gelişimi ve meyve verimi artmaktadır.

Özellikle fidanın gelişme dönemlerinde sıra aralarının pullukla sürülerek, sıra üzerilerinin çapalanarak yabancı otlardan arındırılması fidanın sürgün verimini teşvik eder.

7.2. Sulama

Kuşburnu bitkisinde kök gelişimi çok iyidir. Kazık kökler çok derinlere kadar ulaştığından kuraklığa çok dayanıklıdır.

Sulama olanaklarının uygun olduğu yerlerde, özellikle fidanların ilk bir kaç yılında yağmursuz geçen vegetasyon dönemlerinde toprağın durumuna bakılarak 20-25 günde bir defa olmak üzere 4-5 defa sulama yapılması çok faydalı olacaktır.

Yağışsız geçen dönemlerde, uygun zamanlarda yapılan sulamalar bitki gelişimini ve meyve verimini olumlu yönde teşvik etmektedir.

7.3. Gübreleme

Uygun gübreleme, yeni sürgünlerin meydana gelmesini, bitki boyunu, meyve iriliğini ve ağırlığını, çalı başına verimi ve meyve eti oranını önemli ölçüde artırmaktadır.

Gübre uygulamasında hektara 40-45 kg N, 30-50 kg P205 ve 80 kg K20 veya hektara 250 kg

1,5: 1: 2,5 oranında kompoze gübre verilmektedir.

Tavsiye edilen gübre uygulaması ile çalı başına 4.66 kg olan verimin 7.58 kg’a yükseldiği tespit edilmiştir.

7.4. Budama

Kuşburnu bitkisi düzenli ve fazla budamaya ihtiyaç duymaz. Özellikle ocak şeklindeki bitkide dal seyreltme şeklinde hafif bir budama verim ve kaliteyi artırmaktadır.

R. multiflora üzerine aşılı kuşburnu fidanlarında tek bir gövde üzerinde aşı yerinden dallanmalar meydana geldiğinden bitkinin budama ile kontrol altına alınması ve istenen şeklin verilebilmesi mümkündür.

Aşılı kuşburnu fidanları ile oluşturduğumuz anaç parselinde yaptığımız budamalar ile bitkinin meyve veren dallarının güneşten daha çok istifade edebilmesi, hasadının kolay olması için yan dallanmalar kontrol altına alınmıştır.

Özellikle R. canina gibi türlerde 2 yaşlı dallarda meyve oluşumunun söz konusu olduğu unutulmamalıdır. Budama sırasında yeni sürgünleri teşvik etmek amacıyla yaşlı dallar dış kısma bakan gözlerin üzerinden uygun şekilde budanmalı, dalların birbiri üzerine gelerek güneşlenme ve hasadı zorlaştırmasına müsaade edilmemelidir.

Nadiren de olsa aşı gözünün altında anaçta oluşan sürgünler kesilerek yok edilmelidir.

7.5. Hasat

Kuşburnu meyvelerinin hasadında özellikle vitamin C içeriğinin en yüksek olduğu dönemler gözlenmelidir. Meyveler en yüksek C vitamini oranına fizyolojik olgunlukta ulaşmakta ve bu zaman genel olarak Eylül-Ekim aylarına denk düşmektedir. Bazı Rosa türlerinde ise fizyolojik olgunluk Temmuz-Ağustos aylarında olmaktadır. Olgunlaşma bakımından Rosa canina türü içinde de bir varyasyon mevcuttur.

R. rugosa türüne ait meyveler Ağustos sonunda toplandığında 1000 mg/100 g C vitamini içerirken, Ekim ayında toplandığında 47 mg/100 g C vitamini içermektedir.

R. tomantosa türüne ait meyveler Ağustos ayında toplandığında 950 mg/100 g, Ekim ayında toplandığında ise 279 mg/100 g C vitamini içermektedir.

Kuşburnu meyvelerinin olgunlaşması için geçen süre türlere göre değiştiği gibi aynı tür içindeki tiplerde de değişiklikler göstermektedir.

Tokat yöresinden selekte edilen 95/22 nolu tipin meyvelerinin fizyolojik olgunluğa erişmesi Ağustos ayı sonunda olurken, 95/9 nolu tipin meyveleri Eylül ayı sonunda fizyolojik olgunluğa erişmiştir.

Özellikle hasat ve işlemede kolaylık sağlamak açısından farklı olum zamanlarına sahip kuşburnu tiplerinin selekte edilerek çoğaltılması da ıslah çalışmalarında çok önemli bir yere sahiptir.

7.6. Zirai Mücadele

Hastalık ve Zararlı
Mücadele Zamanı
Mücadele Yöntemi ve Kullanılan İlaçlar

- Külleme
-Yaprak ve tomurcuk teşekkülü ile başlayıp 5-6 günde bir 5-6 defa ilaçlanır.
1- Kükürt(Toz ve sıvı halde)uygulanır.

2- Benlate Fungucide, Nimrod Anvil, Morestan WP 25, Karathane LC

- Gül filiz Arısı
- Budama esnasında

- Bitkilerde %5 zarar görüldüğünde I. İlaçlama, 15-20 gün sonra II. İlaçlama
1- Dallar kesilerek yakılır.

2- Gushation M WP 25, Agragathion 25 WP, Folidol MEC 360, Fosforin M, Karthion M, Poligor, İzgor 40 EC

- Gül filiz burgusu
- Budama esnasında

- Mart sonu-Nisan ortasında %5 zarar görüldüğünde I. ilaçlama, 15 gün sonra II. İlaçlama
1- Dallar kesilerek yakılır.

2- Fosforin M, Karthion M, Poligor, Dimeton 40 EC, Lonnate 20

- Meyve Gal Arısı
- Ergin çıkışından önce
1- Toplanan galler yakılır.

-Kök Çürüklüğü

(Fusarium sp, Alternaria sp, Phomopsis sp.)
- Fidan yetiştirilirken

- Budamadan sonra toprak üstü aksama
1- Steril Materyaller kullanılmalı

2- Quadris, Daconil, Visclor, Speromil, Hektonil, Agrokonil,Korkonil


HASTALIK VE ZARARLILARLA İLGİLİ AYRINTILI BİLGİLERİN BU KONUDA GÖREVLİ YETKİLİ ELEMANLARDAN ÖĞRENİLMESİ VE ZİRAİ MÜCADELENİN BU ŞEKİLDE GERÇEKLEŞTİRİLMESİ EN UYGUN YÖNTEM OLACAKTIR.

“ÇEŞİTLİ KULLANIM AMAÇLARINA UYGUN KUŞBURNU TİPLERİNİN ÇOĞALTILMASI” PROJESİ KAPSAMINDA

YAPILAN AŞILARIN TUTMA ORANLARI





AŞI TARİHİ AŞI ORTAMI
AŞI METODU
YILLARA GÖRE AŞI TUTMA ORANLARI
AŞI TUTMA ORANI SONUÇLARI (%)

1995
1996
1997
1998

A) SÜRGÜN GÖZ AŞOLARI

1. PERİYOT (10,20 OCAK)

2. PERİYOT (10,20,28 ŞUBAT)

3. PERİYOT (10,20,30 MART)

4. PERİYOT (10,20 NİSAN



B) DURGUN GÖZ AŞILARI

5. PERİYOT (20,30 TEMMUZ)

(10,20,30 AĞUSTOS)

5. PERİYOT (20,30 TEMMUZ)

(10,20,30 AĞUSTOS

6. PERİYOT (10,020,30 EYLÜL)

6. PERİYOT (10,020,30 EYLÜL)

7. PERİYOT (10,020 EKİM)


AŞI ODASI

AŞI ODASI

SERA

SERA





AÇIKTA



AÇIKTA



AÇIKTA

AÇIKTA

AÇIKTA


YONGALI

YONGALI

YONGALI

YONGALI





YONGALI



“ T ”



YONGALI

“ T ”

YONGALI


--

--

425/600 = 70,8

192/300 = 64,0





213/360 = 59,1



229/300 = 76,3



55/120 = 45,8

57/90 = 63,3

65/90 = 55,5


112/120 = 93,3

149/150 = 99,3

95/120 = 79,1

63/150 = 42,0





78/150 = 52,0



142/150 = 94,6



49/90 = 54,4

64/90 = 71,1

50/90 = 55,5


60/60 = 100,0

88/90 = 97,7

61/90 = 67,7

51/80 = 85,0





88/150 = 58,6



147/180 = 81,6



78/90 = 86,6

69/90 = 76,6

83/120 = 69,1


57/60 = 95,0

233/240 = 97,0

102/120 = 85,0

53/60 = 88,3





91/150 = 60,6



122/150 = 81,3



70/90 = 77,7

77/90 = 85,5

39/60 = 65,0


229/240 = 95,4

440/480 = 97,9

693/930 = 74,5 (1791/2220 = 78,87)

359/570 = 62,9





470/810 = 58,0



640/780 = 82,0



252/390 = 64,6

267/360 = 74,1

237/420 = 56,4




HA
Metin YAPICI
Ziraat MühendisiZIRLAYAN:


KAYNAKLAR
1. ANONİM, 1990. Bitki Koruma El Kitabı. T.C. Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı, Tarım İl Müdürlüğü Yayınları No:6, İzmir.

2. ARSLAN, N., B. GÜRBÜZ ve A.GÜMÜŞCÜ.1996. Kuşburnunun Kültüre Alınması ve Islahının Temel İlkeleri. Kuşburnu Sempozyumu Bildiriler Kitabı, l49-156.

3. GÜLERYÜZ, M. ve S. ERÇİŞLİ. 1996. Kuşburnu Yetiştiriciliği. Kuşburnu Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 103-117

4. KOCAMAZ, C ve A. KARAKOÇ., 1994. Çeşitli Kullanım Amaçlarına uygun Kuşburnu Seleksiyonu (Sonuç Raporu), Meyvecilik Üretme İstasyonu Müdürlüğü., Tokat.

5. ÖZBEK, H., Ş. GÜÇLÜ ve G. TOZLU. 1996. Erzurum, Erzincan, Bayburt ve Artvin İllerinde Kuşburnu Bitkisinde Zararlı olan Arthropoda Türleri. Kuşburnu Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 219-230.

6. SARIBAŞ, M.1996. Batı Karadeniz (Euxine) Bölgesinde Doğal Yayılış Yapan Rosa Canina L. (Kuşburnu) nın Bazı Morfolojik Palinolojik ve Tohum Özellikleri. Kuşburnu Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 65-74.

7. TİPİ, E., 1996. Kuşburnu Fidan Üretim Teknikleri ve Üretim Hedefleri. Kuşburnu Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 127-133.

8. YAMANKARADENİZ, R., 1982. Erzurum Yöresinde Doğal olarak Yetişen Kuşburnunun Bileşimi ve Değerlendirme Olanakları Üzerinde Araştırmalar (Doletora Tezi), Atatürk Üniv.Fen Bilimleri Enst., Erzurum.

9. YAPICI, M., 2000. Çeşitli Kullanım Amaçlarına Uygun Kuşburnu Tiplerinin Çoğaltılması, (Sonuç Raporu), Meyvecilik Üretme İst. Müd., Tokat.
Google
eXTReMe Tracker